Muallim Naci

Muallim Naci
Doğum 1850
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 1893 (42-43 yaşlarında)
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Meslek Şair ve Yazar

Muallim Naci (d. 1850, İstanbul - ö. 1893, İstanbul), Türk yazar, şair, öğretmen, eleştirmen.

Aruz veznini Türkçeye kusursuzca uygulamak için çalışmış bir Tanzimat dönemi şairidir. Eski ile bağları koparmadan yenileşmeyi savunmuş; edebiyat tarihinde “eski şiir”in temsilcisi sayılmıştır. Gerek edebiyat ve şiir hakkındaki eleştiri ve önerileri, gerekse Türk dilinin sorunları ve bunların çözümlerine yönelik düşünceleri ile edebiyat tarihinde yer edinmiş bir kişiliktir.[1]Lugat-i Nâcî” adlı Osmanlıca sözlüğü ile tanınır.

Hayatı

1850 yılında İstanbul'da Saraçhanebaşı semtinde doğdu. Asıl adı Ömer'dir. Babası saraç ustası Ali Bey, annesi Varnalı bir göçmen ailenin kızı olan Fatma Zehra Hanım’dır.

İlköğrenimine İstanbul’da başladı. Yedi yaşında iken babasının ölümü üzerine dayısının yanına Varna'ya gitti. Düzenli bir öğrenim görme imkanı olmadığından çeşitli dersler alarak açığını kapatmaya çalıştı. Arapça ve Farsça öğrendi. Hattatlık ve hafızlığa çalıştıktan sonra Varna Rüştiyesi'nde öğretmenlik yaptı. O yıllarda kendisine mahlas olarak “Naci” ismini seçti, bazı şiir denemeleri yaptı; Rusçuk’ta yayımlanan Tuna gazetesinde şiir ve makaleleri yayımlandı.[2]

Mutasarrıf Süleymaniyeli Mehmet Sait Paşa ile tanıştıktan sonra on yıldır sürdürdüğü öğretmenlikten ayrıldı; Paşanın özel katibi olarak Rumeli ve Anadolu'nun birçok kentini dolaştı. 1881’de Paşa ile Sakız Adası’a gitti. Üç sene kaldığı Sakız’da bir hayli şiir yazdı ve ilk görev gezisinden edindiği izlenimleri anlattı.[3] Şiirlerinin bir kısmını Tercüman-ı Hakikat’e gönderdi. Sakız’da iken yazdığı şiirlerle ün kazandı.[4] Kuzu”(1881),” Nusaybin Civarında Bir Vadi” (1882), “Dicle” (1883), bu dönemde Tercüman-ı Hakikat’te yayımlanan şiirlerinden bazılarıdır.[3] 1883’te Sait Paşa ile birlikte İstanbul'a döndükten sonra Hariciye Nezareti’nde çalıştı. Paşa Berlin’e atandığında onunla birlikte gitme teklifini reddetti ve Hariciye Nezareti’ndeki görevine devam etti.[5] Kısa bir süre sonra memuriyetten istifa ederek gazetecilik yaşamına başladı. “ Ahmet Mithat Efendi’nin teklifi üzerine Tercüman-ı Hakikat gazetesinde edebiyat sayfasını yönetmeye başlayan Muallim Naci, 1884’te Ahmet Mithat'ın besteci kızı Mediha Hanım ile evlendi. Kayınpederi Ahmet Mithat’ın teşviki ile kısa zamanda Fransızca öğrendi.[5] Tercüman-i Hakikat’te yayınladığı şiirler ve Fransızca’dan yaptığı çevirilerle kısa sürede şöhrete kavuştu.[2] Genç şairlerin onun gazellerine yazdığı çok sayıda nazire ve tahmis, gazeteyi eski edebiyat taraftarlarının merkezi haline getirdi.[2]

İlk şiir kitabı Ateşpare(1883)’yi İstanbul’da yayımladı. Kitapta, yeni teknikle yazdığı şiirlerini bir araya getirdi. “Naci” şöhretini bu sağladı. Gazel, şarkı, kıt’a, rubai ve benzeri divan tarzındaki şiirlerini toplayan “Şerrare” adlı kitabını 1884’te yayımladı.

Ahmet Mithat Efendi’nin yeni edebiyat taraftarı Recaizâde Mahmut Ekrem’in yazılarını gazetede yayımlaması üzerine arkadaşları ile birlikte gazeteyi terk etti (29 Ağustos 1885). Yazılarını Saadet, Vakit gibi gazetelerde sürdürdü. 23 Kasım 1885’te İmâdü’l-Midâd’da “Köylü Kızların Şarkısı” adlı şiiri yayımlandı. Bu şiir, Türk Edebiyatı’nın köyden bahseden ilk şiiri olarak kabul edilir.

Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem ile aralarındaki görüş ayrılığı, Recaizade’nin Zemzeme adlı üç şiir kitabından üçüncüsünün önsözünde yayımladığı görüşleri üzerine şiddetlendi. Muallim Naci, Ekrem’in edebi görüşlerine karşı Saadet gazetesinde çıkan cevaplarını “Demdeme” (1886) adı ile ayrıca yayımladı. Tarafların karşılıklı çok ağır suçlamalarda bulunduğu bu tartışma, sarayın müdahalesi ile sonlandı ve edebiyat tarihine “Zemzeme- Demdeme tartışması” olarak geçti.

Naci, Füruzan (1886) ve Sünbüle (1890) adlı iki şiir kitabı daha yayımladı. “Hamiyet-yahut- Masa Bin Eb'il-Gazan” adlı trajediyi ve sekiz yaşına kadar olan hatıralarını anlattığı “Ömer'in Çocukluğu” adlı eserini bastırdı. Ömer’in Çocukluğu 1898’de Almanca’ya, 1914’te Rusça’ya çevrilmiştir.

Bir süre Mekteb-i Sultani, Mülkiye ve Mekteb-i Hukuk'ta dil ve edebiyat dersleri verdi. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Tevfik Fikret ve Mehmet Akif vardır. 1887-1888 yılları arasında “Mecmua-i Muallim” adlı haftalık dergiyi çıkardı. Toplam 58 sayı yayımlanan dergiyi hemen hemen tek başına Muallim Naci hazırlıyordu.[6] Mekteb-i Hukuk ile Mekteb-i Sultani'de okuttuğu edebiyat derslerinin özetlerine dergide geniş bir şekilde yer verdi.

1891’de “Lugat-i Naci" adlı eseri üzerinde çalışmaya başladı. Türk dilinde kullanılan Arapça ve Farsça kelimeleri içeren bu sözlükte Türkçe’ye Batı dillerinden girmiş bazı kelimelere de yer verdi. Örnek olarak kendi şiirlerinden veya başka şairlerden çeşitli mısra ve beyitleri kulllandı.[7] Yazarın ölümü ile yarım kalan eseri 1894'te arkadaşı Müstecabizâde İsmet tamamlamıştır.

Muallim Naci hayatının son yıllarında Gazi Ertuğrul Bey adlı manzum destanı kaleme aldı ve Sultan Abdülhamit’e sundu. Ertuğrul Gazi’nin Anadolu’daki mücadelelerini anlatan eserde “Türk” sözcüğünü kullanan şair, bir şiirde “Türküm” ifadesini kullanan ilk şair olmuştur.[3] Eseri çok beğenen padişah kendisini rütbe ve nişanla ödüllendirmiş; maaş bağlamış ve “Tarih-Nüvîs-i Selatin-i Âl-i Osman” ünvanını vermiştir.[5] Padişah tarafından ayrıca Osmanlı tarihini kaleme almakla görevlendirilen yazar; zamanının büyük kısmını Osmanlı tarihini araştırmaya ayırarak Söğüt, Bilecik, Yenişehir, Bursa ve İzmit’te gezi yaptı. Aniden rahatsızlanarak 1893 yılında hayatını kaybetti. II. Mahmut Türbesi haziresine gömüldü Cenaze masrafları II. Abdülhamit’in özel hazinesinden karşılanmıştır.[8]

Fatih ilçesinde, Karagümrük ile Balat bölgeleri arasında, adını taşıyan bir ilköğretim okulu bulunmaktadır.

Görüşleri

Eski-yeni tartışmasını başlatarak adından uzun yıllar söz ettiren Muallim Naci, eski şiirin temsilcisi olarak isim yaptı. Yenilikçi şiirin bütün kuralları yıkan anlayışına şiddetle karşı çıktı. Eski şiirin bağlarından kopmadan yenileşmesi taraftarı idi. Abdülhak Hamit'i kendisine örnek almıştır.

Naci, Divan edebiyatını gerçekçi olmaması nedeniyle eleştirmiştir. Eski ile yeni arasında bir denge kurmaya çalışan bir şairdir. Aruz veznini Türkçeye kusursuzca uygulamaya çalışan Muallim Naci, şiirde Türkçe kelimelerin gücünü ve yeterliliğini göstermesiyle Mehmet Akif’e ve Tevfik Fikret’e yol göstermiştir. Etkilediği şairler arasında Yahya Kemalde vardır.[9]

Muallim Naci Osmanlıca’yı ayrı bir dil olarak görür; ancak Türkçeyi ayrı Osmanlıca’dan ayırmaz. Dilde Türkçülüğü savunmuştur. Sade yazmaya özen göstermiş; halk dilinde kullanılmayan eski kelimeleri ahenk yaratmak için seçip kullanmıştır.

Eserleri

Şiirleri

  • Terkib-i Bend-i Muallim Naci (1874)
  • Mûsâ b. Ebü’l-Gāzân yahud Hamiyyet (1881)
  • Ateşpare (1883)
  • Şerâre (1884)
  • Fürûzan (1885)
  • Sümbüle (1889)
  • Zâtü’n-Nitâkayn yahud İbnü’z-Zübeyr (1889)
  • Mir’ât-ı Bedây (1903)
  • Yâdigâr-ı Nâcî (1904)

Eleştiriler

  • Muallim (1887)
  • Demdeme (1886)

Anıları

Sözlük

  • Lügat-ı Naci (1891-1978)

Araştırmaları

  • Osmanlı Şairleri (1890-1986)
  • İstilahât-ı Edebiyye (1890-1984)
  • Esâmi (1890)

Mektupları

  • Muhaberat ve Muhaverat (1884)
  • Şöyle Böyle (1884)
  • Mektuplarım (1886)

Oyun

  • Heder (ölümünden sonra, 1909)

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 1/8/2017. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.