Birinci Balkan Savaşı

I. Balkan Savaşı
Balkan Savaşları

1913'te Balkanlar
Tarih8 Ekim 1912 - 30 Mayıs 1913
BölgeBalkan Yarımadası
SonuçBalkan Birliği kazandı ve Osmanlı Devleti yenildi, Londra Antlaşması imzalandı.
Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu Balkan Birliği:
 Bulgaristan
 Sırbistan
 Yunanistan
 Karadağ
Komutanlar ve liderler
Osmanlı İmparatorluğu Nazım Paşa,
Osmanlı İmparatorluğu Zeki Paşa,
Osmanlı İmparatorluğu Esad Paşa ,
Osmanlı İmparatorluğu Abdullah Paşa,
Osmanlı İmparatorluğu Ali Rıza Paşa,
Osmanlı İmparatorluğu Hasan Tahsin Paşa 
Bulgaristan Krallığı Mihail Savov
Bulgaristan Krallığı Ivan Fichev,
Bulgaristan Krallığı Vasil Kutinçev,
Bulgaristan Krallığı Nikola Ivanov,
Bulgaristan Krallığı Radko Dimitriev,
Bulgaristan Krallığı Georgi Todorov
Sırbistan Krallığı Radomir Putnik,
Sırbistan Krallığı Petar Bojović,
Sırbistan Krallığı Stepa Stepanović,
Sırbistan Krallığı Božidar Janković
Yunanistan Krallığı Prens Konstantin,
Yunanistan Krallığı Panagiotis Danglis,
Yunanistan Krallığı Pavlos Kountouriotis
Karadağ Krallığı I. Nikola,
Karadağ Krallığı Prens Danilo Petrović,
Karadağ Krallığı Mitar Martinović,
Karadağ Krallığı Janko Vukotić
Güçler
350,000 Bulgaristan 366,000 (600,000) Sırbistan 190,000 (366,000) Yunanistan 115,000 (190,000) Karadağ 35,000
Toplam: 706,000
Kayıplar

Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu:
50.000 ölü
100.000 yaralı
115.000 esir
75.000 hastalıktan öldü

Toplam: 340,000 ölü, yaralı ya da esir

Bulgaristan Krallığı Bulgaristan:
14.000 ölü
50.000 yaralı
19.000 hastalıktan öldü

Yunanistan Krallığı Yunanistan:
2.360 ölü
23.502 yaralı
1.550 hastalıktan öldü

Sırbistan Krallığı Sırbistan:
5.000 ölü
18.000 yaralı

Karadağ Krallığı Karadağ:
2.836 öldürülmüş veya hastalıktan öldü
6.602 yaralı

Toplam: 145.000 ölü ya da yaralı

Birinci Balkan Savaşı, 7 Ekim 1912-30 Mayıs 1913'te Bulgaristan Krallığı, Sırbistan Krallığı, Yunanistan Krallığı ve Karadağ Krallığı'ndan oluşan Balkan Birliğinin Osmanlı Devleti'ne karşı giriştiği savaş. Bu savaş ile Balkan Devletleri, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki topraklarının büyük bir bölümünü ele geçirmiştir. Bu savaş sonucunda Osmanlı Devleti Edirne ve Kırklareli'ye kadar olan tüm topraklarını Balkan Devletleri'ne bırakmak zorunda kaldı.

Savaş Öncesi

1878 tarihli Berlin Antlaşmasında umduğunu bulamayan Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra Balkanlar'da etkin bir politika izlemeye başlamıştı. Bosna-Hersek'in ilhakı ise Sırbistan'ı aynı yönde bir politika izlemeye itti.

1912 yılında bu iki devletin çıkarlarının çatışmaması için Rusya, Bulgaristan ve Sırbistan arasında arabuluculuk ve düzenleyicilik yapmaya başladı. Osmanlı Devleti'ne karşı yapılan ittifaka Yunanistan ve Karadağ da katıldı.

Uzun zamandır beklenen, bu savaş 18 Ekim 1912 tarihinde başladı. Balkan Devletleri, özellikle Makedonya'yı paylaşmak için fırsat arıyorlardı. Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizlerden yararlanmak isteyen Balkan Devletleri, bu tarihte savaş ilan ettiler.

Savaş Düzeni ve Planları

1.Balkan Savaşı Öncesi Balkanlar
1912 yılında Balkan Devletlerinin topraklarını genişletme konusundaki hayallerini gösteren harita
Yaralı Osmanlı askerleri.

Savaş başladığında, Balkanlardaki Osmanlı Orduları toplamda 12.024 subay, 324.718 asker, 47.960 yük, binek hayvanı ve savaş atı, 2.318 top ve 388 makineli tüfekten oluşmaktadır. Bunlardan 920 subay ve 42.607 askerde geri hizmette idi böylece 3 orduya dağılmış 293.206 subay ve asker kalıyordu ve bunlar da 4 orduya bölünmüştü.[1] Bunun karşısında ise 3 Slav ittifak gücü (Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ) genişleme planları içinde ordularını konuşlandırmıştı. Sırplar ve Karadağlılar Sancak eyaletinde, Bulgar ve yine Sırplar Makedonya'da ve Trakya'da idi ve 346.182 askerden oluşan Bulgar ordusu Trakyayı hedeflemişti. Karşısında 96.273 asker ve 26.000 garnizon askerinden oluşan Osmanlı Trakya ordusu (Doğu Ordusu) bulunmaktaydı.[2] Bu sayı Hall ve Erickson'un 1993 basımı "the Turkish Gen. Staff's study" adlı eserinde ise toplamda 115,000 olarak gösterilmektedir. Kalan Osmanlı ordusu ise 200.000 kişiydi ve Makedonya'da konuşluydu.[3] Karşısında ise 234.000 Sırp ve 48.000 Bulgardan oluşan Sırp komutanlığının emrinde bir ordu ve 115.000 kişilik Yunan ordusu bulunmaktaydı. Bağımsız statik muhafız güçlerinden oluşan tahkim edilmiş Yanya ve İşkodra şehirlerine doğru Osmanlı Makedonya ve Vardar ordularında karşı (Batı Ordusu) dağılmış vaziyetteydi. Yunanlar Epir ve İşkodra'ya doğru mevzilenmiş iken kuzey Arnavutluk'ta Karadağlılar da Osmanlı'ya karşı mevzilenmişti.

Bulgaristan

Bulgaristan, askeri açıdan bağımsızlığını kazandıktan kısa süre sonra Balkan Devletleri içindeki en güçlü orduya sahip devletlerden biri oldu. 4 devletin en güçlüsüydü. Rus ve yabancı yardımları sayesinde oluşturulmuş iyi donanımlı, iyi eğitimli ve güçlü bir orduya sahipti.[4] Bulgaristan'da 4.3 milyon nüfusa karşılık 599,878 askerden oluşan bir ordu bulunmaktaydı.[5] 9 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ve 1,116 topu bulunmaktaydı.[4] Ülkeyi yöneten Çar Ferdinand ordunun görünen komutanıydı, ama fiili komutan General Michail Savov'du. Ama Bulgaristan donanma yönünden ise küçük bir güce sahipti, donanma sadece 6 torpido bottan ibaretti. En fazla Karadeniz'de harekat yapabilecek kapasitedeydi.[6]

Bulgaristan bu durumda savaş hedefi olarak Trakya ve Makedonya'ya yı hedeflemişti. Ana kuvvetler Trakya'da 3 ordu şeklinde teşkilatlanmıştı. 1. Bulgar Ordusu 79.370 askerle general Vasil Kutinçev komutasında 3 piyade tümeni ile Yambol'un güneyinde konuşlanmıştı ve Tunca nehri boyunca harekat yapacaktı. 2. Bulgar Ordusu ise 122.748 asker ile general Nikola İvanov emrinde 2 piyade tümeni ve 1 piyade tugayından ibaretti. İlk ordunun hemen batısında ana hedef olarak Edirne'yi ve güçlü istihkamlarını almayı hedefleyecekti. Plana göre 3 piyade tümeninden oluşan Radko Dimitriev komutasındaki 94,884 asker mevcuduna sahip 3. Bulgar Ordusu ise önce 1. Bulgar Ordusu'nun arkasına gizlenip, yayılan süvari kuvvetleri ile Osmanlı odaklarından gizlenecek; ardından sürpriz şekilde Istranca Dağları'nı aşıp, saldırıya geçip doğruca (Kırk Kilise) adıyla da bilinen Kırklaleli ve mevzilerine saldıracaktı. 49.180 kişilik 2. Piyade Tümeni ve 48.523 kişilik 7. Piyade Tümeni ise bağımsız bir rol üstlenecek ve Batı Trakya ile Doğu Makedonya'da harekat düzenleyip müttefik ülkelerin ordularıyla birlikte buraları ele geçirecekti.

Sırbistan

Sırbistan 2.912.000 kişilik nüfusa karşılık 255.000 kişilik bir orduya ve 228 topa sahipti. Ordu, 10 piyade tümeni 2 bağımsız tugay ve bir süvari tümeni şekliden Eski Savaş Bakanı General Radomir Putnik emrinde teşkilatlanmıştı.[5] Sırp Yüksek Komuta konseyi savaş öncesi tatbikatlarında Üsküp'den hemen önce Ovče Pole platosunda nihai bir meydan savaşı ile Osmanlı'nın Vardar ordusunu kesin bir yenilgiye uğratmayı hedeflemişti. Ana kuvvetler 3 ordu ile Üsküp'e ve ötesine ilerlerken, bir tümen ve bir bağımsız tugay Yeni Pazar sancağındaki Karadağlılar ile birleşip birlikte harekat düzenleyecekti.

Sırpların 1. Balkan Savaşı'na girmelerine sebep hayalini kurdukları devlet toprakları

132.000 askerden oluşan 1. Sırp Ordusu, General Petar Bojović emrindeydi ve güç, olarak diğer Sırp Orduları içinde en güçlüsüydü. Üsküp yakınlarında merkezdeydi. 2. Sırp Ordusu, 74.000 askerle General Stepa Stepanović'in komutasındaydı. 1. Sırp Tümeni yanında müttefik Bulgaristan'ın 7. Rila Tümeni'nde birlikte hareket etmekteydi. Ordunun sol kanadını oluşturup Makedonya'nın Stracin şehri ve ötesine doğru ilerlemekle görevliydi. Bulgar tümeni her ne kadar harekat öncesi Sırp ve bulgar ordusunun anlaşmalarına uygun şekilde hareket etmesi yönünde anlaşmaya karşın; savaşın başlamasında sonra General Stepanoviç'in emirlerine uymayı bırakıp, sadece Bulgaristan Yüksek Komuta Merkezi'nin emirlerini uygulamaya başladı. 3. Sırp Ordusu, General Božidar Janković komutasında 76.000 askerden oluşmaktaydı ve Kosova'yı ele geçirip ardından diğer ordularla Ovče Polje platosunda, Osmanlı Vardar Ordusu ile yapılacak nihai savaşa katılacaktı. Bunun yanında 2 önemli askeri yığınak ta Kuzeybatı Sırbistan ve karşısındaki Sırp-Avusturya Macaristan sınırına yapılmıştı. Bu ordulardan biri 25.000 kişilik General Mihail Zhivkovich emrindeki Ibar Ordusu diğeri ise Yarbay Milovoje Anđelković emrinde 12.000 kişilik Javor Tugayı'ydı.

Yunanistan

75 mm topları ile Yunan topçusu.
Georgios Averof (zırhlı kruvazör), Yunan filosu amiral gemisi. O zamana kadar savaşan bütün devletlerin en modern savaş gemisi olup Ege Denizindeki operasyonlarda önemli bir rol üstlenmiştir.

Yunanistan, bu sırada 2,666,000 nüfusa [7] sahipti ve üç müttefik içinde en zayıfıydı. 16 yıl önce 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı esnasında Osmanlı'ya yenilmişti. Yunanistan'daki İngiliz Konsolosu 1910 yılında Yunan Ordusu'nun kapasitesi hakkında şu tasvirde bulunuyordu: "Eğer savaş varsa Yunan subaylarının konuşma yanında tek bir şey yaptığını görürsünüz, kaçmak" [8] Ancak kara ordusunun bu zayıflığına karşın Yunanistan güçlü, kayda değer deniz gücüne sahip tek balkan ülkesiydi ve bu diğer iki müttefik için önemliydi. Çünkü Anadolu'da bulunan Osmanlı Birlikleri bu sayede Asya kıtasından Avrupa'ya kolayca nakledilemeyeceklerdi. Bu durum Sırp ve Bulgarların gözünden kaçmadı ve özellikle bu nedenle Yunanlar bu iki ülke tarafından ittifaka alındı ve teşvik edildi.[9] Sofya'da süre gelen ittifak görüşmelerinde Yunan Büyükelçisi ittifakta Yunanistan'ın girişinin başı çekeceğini şu sözlerle belirtmişti. "Yunanistan savaş desteği olarak 600.000 asker sağlayacaktır. 200.000 asker muharebe alanında ve donanma ile 400.000 askerin Türkiye'de Selanik ve Çanakkale arasında durdurulmasını sağlayarak..."[6]

Savaş başlamadan önce Yunan Kara Ordusu, 1911'de çağrılan Fransız uzmanların gözetiminde yeniden yapılandırılmaktaydı. Bu uzmanların gözetiminde Yunanlar kendi ana formasyonlarının yanında üçgen piyade sistemini benimsediler ama bundan önemlisi oluşturdukları seferberlik sistemi 1897'de silahlandırdıklarından çok daha fazla kişinin silahlanmasına imkan veriyordu; yabancı uzmanlar yaklaşık 50.000 kişiyi silahlandırabileceklerini öngörürken Yunanlar 125.000 kiyi silahlandırarak Osmanlı Devleti üzerine sürdüler. Bir de bunun üstüne ulusal muhafızlardan, yedeklerden 140.000 kişi daha seferber edilip savaşa sokuldu.[7][8] 1897'de olduğu gibi 2 grup ordu oluşturuldu ve coğrafi ayrıma göre ad verilip bu ordular mevzilendi. Epir ve Teselya orduları.

Teselya Ordusu (Στρατιά Θεσσαλίας), Veliaht Prens Konstantin komutasında, ve Korgeneral Panagiotis Danglis'in Kurmay başkanlığındaydı. 7 Piyade Taburu, 1 Süvari Tümeni ve 4 Bağımsız Evzon Taburu ve toplamda 100.000 askerden oluşuyordu. Ana hedefi ve görevi, Güney ve Merkez Makedonya'ya ilerlemek, burada tahkim edilmiş Osmanlı mevzilerini ele geçirmek; Selanik ve Manastırı almaktı. Buna karşılık toplamda 10-15.000 askerden oluşan Epir Ordusu (Στρατιά Ηπείρου), ise Korgeneral Konstantinos Sapountzakis komutasında, zayıf bir konumda olup iyi şekilde tahkim edilmişti. Epir eyaletinin başkenti Yanya şehrini alabileceğine dair bir ümidi yoktu ama ana görevi, Teselya ordusunun takviyeleri gelene kadar Osmanlı kuvvetlerini olduğu yerde oyalayıp ilerlemesini engellemekti.

Yunan donanması ise nispeten modern ve İngiliz donanma subaylarının gözetiminde alınmış yeni gemilerle ve yapılan reformlarla güçlendirilmişti. İngiliz heyeti, Başbakan Venizelos tarafından 1910 yılında davet edilmiş ve Mayıs 1911'de Yunanistan'a gelmişti ve Koramiral Lionel Grand Tufnell'in enerjik ve olağanüstü başkanlığı ile silah ve donanma manevralarında aşırı derecede bir iyileştirme oldu, donanma bakanlığı tekrar organize edildi.[10] 1912'de donanmanın en modern ve temel hızlı zırhlı kruvazörü Averof, (1910 da tamamlandı) ve en modern hızlı savaş gemisiydi.[11] Bunun yanında modası geçmiş Hydra sınıfı 3 savaş gemisi vardı. Ayrıca 1906-1907 arası 7 destroyer inşa edilmişti ve 6 yeni destroyer de savaş tehlikesi belirince 1912 yazında satın alındı.[10]

Buna karşın savaş başladığında Yunan donanması hala planların gerisindeydi. Osmanlı Donanması, sayı ve ana yüzey gemileri ve özellikle uzun kalibreli toplara sahip gemi yönünden üstün konumdaydı.[12] Sonuçta savaş donanmayı genişleme ve yeniden organize olma aşamasında yakalamıştı ve donanmasının üçte biri (6 yeni destroyer ve bir Delfin sınıfı denizaltı) savaş başladıktan sonra ve personel eğitimi yapılamadan bu konuda yeterli süre ayrılamadan, görev değişimi yapılamadan Yunanistan'a ulaştı. Kömür ve diğer donama gemileri için gerekli stoklarda ise sıkıntı yaşanmaktaydı ve Averof'da ise gerekli mühimmat yoktu Kasım sonuna kadar da bu durum değişmeyecekti.[13]

Osmanlı İmparatorluğu

Balkanlarda Osmanlı Ordusunun Durumu

Osmanlı Devletinde ise sorunlar çok fazlaydı. 1908 yılındaki II. Meşrutiyet'in ilanı sonrası siyasal çalkantılar devam etmekteydi ve I. Balkan Savaşı öncesi İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası arasında çekişme yaşanmaktaydı. Diğer taraftan Osmanlı Ordusu, Trablusgarb'ta İtalyanlar ile savaşırken, Yemen'de çıkan isyan sonrası büyük bir hata içine düşerek, Rumeli'deki taburların bir kısmını bu isyanı bastırmak için Yemen'e gönderdi. Bunun yanında bir diğer sorun da nüfustu. Osmanlı İmparatorluğu'nun nüfusu 1912 yılında 26 milyon olsa da; bunun sadece 6.1 milyonu Balkanlar'da yaşıyordu. Dahası bu nüfustan hiç askerlik yapmayan Hristiyan ahaliyi düşünce geriye sadece 2.3 milyonluk bir Müslüman Türk nüfus çıkıyordu ki, Anadolu'dan takviye almadan Rumeli'deki halktan bir ordu oluşturulmak istense sadece bu 2.3 milyonluk kesimden çıkartılmak zorundaydı.

Bunun yanında İmparatorluk bir de Trablusgarb'da İtalyanlar ile savaş içindeydi ve Donanma'nın bir kısmı 12 adalara saldıran ve işgal eden İtalyan donanması ile uğraşmakta veya Trablusgarb'a askeri destek sağlamaktaydı. Dahası İtalyan donanması Beyrut Deniz Muharebesi gibi deniz savaşları ile Osmanlı donanmasının savaş ve taşıma yapan bir kısım gemilerini yok etmişti. Yine Trablusgarb Savaşı için bir kısım subay ve asker Libya'daydı. İtalyanlarla olan Trablusgarb Savaşı, ancak I. Balkan Savaşı'nın çıkmasından birkaç gün sonra 15 Ekim 1912'de sonra erdirilebildi. Trablusgarb'ın Osmanlı'nın elinden çıkması, Rodos'u da içine alan 12 adaların ise İtalya'dan antlaşma masasında geri alınabilecek iken; Balkan savaşında Yunanlar tarafından işgal edilmesini engellemek için geçici olarak İtalyanların eline bırakılması ile sonuçlandı (1. Dünya Savaşında Osmanlı ve İtalya ayrı taraflarda savaşa girince zaten fiilen işgal altındaki 12 adalar resmen İtalyanlarca işgal edilip İtalyan toprağı oldu). Ayrıca Osmanlıların bir kısım kuvvetlerini de Balkanlara geç aktarmasına veya hiç aktaramamasına sebep oldu. Osmanlı, I. Balkan Savaşı öncesi Balkanlarda ordularının yerini sağlamlaştırabilecek bir hamle yapamadı.[14]

Osmanlı redif askerleri

Yine oluşan siyasal çekişmeli ortamda ordu reformları ihmal edilmişti. Almanların yardımıyla orduda bir kısım modernizasyonlar yapılmışsa da bunlar yetersizdi, Osmanlı İmparatorluğu hala askeri refomlarına ve orduya bir şekil verememişti. İşin daha da kötüsü ordunun siyasetin içine düşmesi yanında Rumeli'de ikmal yollarında yaşanan sorunlardı. Rumeli'deki Osmanlı Demiryolu ağı, Rumeli'ye ulaşmak için, korumak için zayıf ve asker taşımak için yetersiz bir durumdaydı. Anadolu ile bağlantıda sorunlar yaşanmaktaydı. Deniz yolunda ise Yunanlar donanmalarını geliştirmişler ve Osmanlılardan denizde üstün bir konuma erişmişlerdi. Bu da sorunlara yol açabilecekti.[15] Dahası I. Balkan Savaşı'nın hemen öncesi Osmanlı Yüksek Komutası Balkanlardaki 70.000 askerin ve bunların bulunduğu mobil askeri birliklerin tasarruf ve yaş haddi gerekçeleriyle terhis edilmesine karar vererek ölümcül bir hata yaptı; tecrübeli askerlerden yoksunluk, ve böyle büyük çapta bir askeri terhis Balkan Savaşı'nda Osmanlının felaketini hazırlayan en büyük nedenlerden biri oldu.[5][16] Yine Osmanlı Ordusu iki tür birlikten oluşmaktaydı Nizam denen birlikler düzenli ve iyi donanımlı askerlerden oluşmaktaydı buna karşın Redif denen takviye (yedek) askeri kuvvetler ise disiplinsiz ve tecrübesiz, eğitimsiz askerlerden oluşmaktaydı en önemlisi topçu başta olmak üzere yetersiz ekipmanlara sahipti. Bir de bunun yanında Yunanlar, Bulgarlar veya Sırpların aksine Osmanlı seferberlik sistemi eski ve hantal bir pozisyondaydı. Öyle ki I. Balkan Savaşı boyunca savaşan ordular, hiçbir zaman hedeflediği sayıya ulaşamadı. Osmanlının savaş öncesi Rumeli'de 3 ordusu vardı. Bunlardan biri Makedonya Ordusu, diğeri Vardar ordusu (ikisinin birleşimi batı ordusunu oluşturmaktadır) ve sonuncusu Trakya Ordusu (doğu Ordusu) idi, bu orduların toplamda 1.203 hareketli ve korumalı bölgelerde 1.115 sabit topu vardı.

Teşkilatlanan osmanlı ordusuna bir göz atılırsa;

Yunanistan'a karşı 7'den biraz fazla tümen konumlanmıştır.

Bulgaristan'a karşı güneydoğu Makedonya'da 1 kolordu 2 tümen konumlanmıştır.

Karadağ'a karşı 4 den biraz fazla tümen konumlanmıştır.

Lüle Burgaz'dan Çatalca'ya doğru çekilen Osmanlı birlikleri

Organizasyon planına göre Osmanlı'nın Batı ordusu (Vardar ve Makedonya Orduları) savaş durumunda 598.000 askere ulaşacak ve bu şekilde düşmana karşı koyacaktı. Fakat demir yollarındaki yetersizlik bunun yanında hantal ve yanlış Osmanlı'nın seferberlik sisteminde de hatalar vardı. Zira askere alınacak kişiler askere alındıkları ordunun yakınındaki bölgelerden alınırdı, bu seferberlik açısından silah altına alma ve askerlerin bölgeyi tanıması, zorlanmaması gibi belli bir kolaylık sağlasa da dezavantajları çoktu zira savaşılan bölgeye yakın ordunun olduğu yerde silah altına alınan bu kişiler, eğer silah altına alındıkları yerler cephe hattı ve düşman işgali tehlikesi olan yerlerdeyse bu bölge yakınında köylerinin, şehirlerinin başına gelenlerden derhal haberdar olduklarından bu durum onları demoralize edip dikkat dağınıklığı ve ailelerini korumak için firarlara sebep oluyordu. Örneğin Priştine ve Üsküp şehirlerinin ileride Sırpların eline geçtiğini veya buraya Sırplarının yürüdüğünü öğrenen, cephede savaşan tümenlerdeki Üsküplü Arnavut ve Türk redif askerlerin pek çoğu ailelerinin durumundan endişelenerek kurtarmak için panik içinde bulundukları yerleri terk edip bu yerlere gitmişlerdir. Sonuçta da Osmanlı ordusunda bu firarlar ağır sorunlara neden olmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı'ndaki seferberlik programında imparatorluk bu sistemden dönebilmiştir. Balkan Savaşı'ndaki firar sorununun temel nedenlerinden biri de budur. Bu durum bazı kimselerce haksız şekilde "Balkanlarda Arnavutlar Osmanlılara ihanet etti" şeklinde düşünülmüştür. Bunu ihanet iddialarını destekleyecek öne sürdükleri bir dayanak ta 1911'de Arnavutluk'ta ve 1912'de Kosova'da çıkan Arnavutluk isyanlarıdır. Oysaki durum hiç de öyle değildi: zira 1911 yılındaki ve 1912 yılındaki isyanlara karşın Arnavutların çoğu sırp, karadağ, yunan egemenliğinden çok Osmanlı yönetimi taraftarıydı ve özellikle Sırplarla çekişmeli durumdaydılar. Aynı eleştirilen Arnavutlar bu savaşta, Osmanlının "İşkodra Savunması" esnasında gönüllü birlikler kurup Osmanlı yanında Karadağ-Sırp birleşik ordusuna karşı savaşmışlardır. İşkodra'daki direniş ancak Nisan 1913'te savaşın sonuna yakın sert ve acımasız çatışmalardan, ablukadan sonra aç, susuz kalan şehir ile ilgili yapılan müzakerelerle teslim olması ile kırılmıştır. Ancak sonradan Esat Paşa Toptani gibi Arnavutlardan az sayıda kişiler sonradan Sırplarca etkilenerek Osmanlı aleyhine dönmüştür ancak bu kişiler de pek fazla Arnavutlardan taraftar bulmamıştır. Kaldı ki sadece Arnavutlardan değil Türklerden de Osmanlı aleyhine Balkan savaşında çalışan kişilere rastlanmaktadır. Büyük Sırbistan hayali Arnavutlar dışında Avusturya-Macaristan İmparatatorluğu'nu da tedirgin etmekteydi. Bu imparatorlukta bölgede Slav veya Rus egemenliği yerine Osmanlıların bölgede olmasına taraftardı. Zira Sırbistan ve Rusya'nın kendi içindeki slav azınlığı kışkırtacağı korkusu içindeydi, diğer taraftan Sırbistan'da bu imparatorluktan toprak koparma peşindeydi. Avusturya-Macaristan savaşta Osmanlı ordularının çöktüğünü fark ettiğinde ve Sırbistan'ın genişlemesinin kaçınılmaz olduğunu anladığında, bölgede bir Arnavutluk devleti kurulmasını ve bu şekilde Sırp egemenliğinin kırılmasını sağlamaya çalışmış, onlara hamilik etmiştir. Arnavutluk'un bağımsızlığın ilanı da apar topar yapılmıştır. Zira Osmanlı'nın artık kendilerine yardım imkanı kalmayıp: yaşadığı topraklarının Sırp, Karadağ ve Yunanlarca parçalanacağı ve katliama uğrayacakları korkusu ile yapılmış bir bağımsızlık ilanıdır.

Bununla birlikte ihanet iddialarına bir başka dayanak ta özellikle Kumanova Muharebesi'nde görülen orduya alınan hristiyan askerlerin firarı sorunudur ki, bu yönden bu iddialara hak verilebilir. Zira NY Times vs gazetelerde belirtildiği üzere özellikle redif tümenlerine Balkan Savaşı'nda gerekli adaptasyon yapılmadan alınan kimi yerlerde ordunun %15-%20sini oluşturan Osmanlı yönetimindeki bölgelerdeki Sırp, Yunan ve Bulgar azınlıklardan bir kısmı karşılarında kendi milletlerinden olan orduları görünce cepheden firar etmişlerdir. Ancak ihanet dışında burada Osmanlı seferberlik hizmetlerini eleştirmek gerekir. Zira seferberlik sırasında asker adaptasyonları bu kişilere eğitim verilmeden apar topar silahlandırılarak ön cepheye sürülmüşlerdir, dahası I. Dünya Savaşı'nda da hristiyan ve diğer azınlıklardan silah altına alınan kişiler vardır. Ancak bunlar için Osmanlı ordusu, 1. Balkan Savaşı'ndaki gibi firar sorunu ile karşılaşmamıştır. Zira bu azınlık askerleri özel olarak seçilerek, adaptasyon süreçleri tamamlanarak ve kritik pozisyonlardan çok geri hizmetlerde görevlendirilerek kullanılmışlardır. Bu da 1. Balkan Savaşı'nın kaybedilmesindeki temel nedenlerden birinin de Osmanlı'nın o dönemdeki seferberlik sistemi olduğunun açık göstergesidir.</ref> Seferberlik sistemi çok dramatik şekilde savaşı ve orduda mevcut asker sayısını etkiledi. Savaş başlangıcında Batı Ordusu'nda yalnızca 200.000 asker mevcuttu.[3] Takviye olarak daha fazla insan savaş boyunca gelse de savaştaki ağır kayıplar nedeniyle Batı Ordusu hiçbir zaman istenen sayının yakınına dahi ulaşamadı. Savaş sırasında Osmanlılar Suriye'den gerek Nizam (Nizamiye) ve gerekse Redif askerleri getirmeyi planlamıştı. Ancak bu da hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmedi; çünkü Yunanlar Ege'de deniz hakimiyetini ele geçirip takviyelerin denizden gelmesine engel oldular. Askerler de kara yolundan sevk edilmek zorunda kaldılar ve sonuçta bu takviyeler ya hiç Balkanlara gelmedi veya istenen vakitte gelemedi.[17] Osmanlı Komuta Konseyi, Alman Askeri Danışmanlığı misyonunda düşmanlarının durumuna göre 12 farklı savaş planı hazırlamıştı. Özellikle 5 nolu Yunanistan ,Bulgaristan ve Karadağ'a karşı hazırlanan savaş planı iyi geliştirilmiş bir plandı ve ordunun çeşitli kademelerine kendi yerel savaş planlarında kullanılmak ve geliştirilmek üzere gönderildi.[18][19] Osmanlı Hükümeti 16 Ekim 1912'de harp ilan etmekte, ancak ordusunun son tertip 120 taburunu terhis etmiş, 35 taburunu başında Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa olmak üzere Yemen'e göndermiş, İtalyanların İzmir'e çıkarma ihtimaline karşı Balkanlardaki kuvvetlerinin bir kısmını İzmir'e intikal ettirmiş, seferberliğini tamamlayamamış, silahlı kuvvetlerini bir salgın hastalık gibi saran "Mektepli", "Alaylı", "Redif", "Zadegan", "Kurmay" subay çekişmelerini giderememiş, ordunun silah ve teçhizattaki eksikliklerini tamamlayamamış, yeterli eğitim ve tatbikat yaptırılamamıştı.[20] Bunun yanında alman askeri danışmanlığının hazırladığı savunma planı Osmanlı Ordusu kurmaylarınca göz ardı edildi; zira o sırada yeni Harbiye Nazırı olan Nazım Paşa; daha önce Ahmet İzzet Paşa'nın da onayıyla yapılan bu savunma planlarının ve görüşünün aksine kitaplarını olduğu Fransız General Ferdinand Foch'un Fransız Saldırı doktrinini benimsemiş biriydi.[21] Nazım Paşa'nın bu hatası bütün savaşı Osmanlı aleyhine etkileyecek nedenlerden biri olmuştur. Savaşın kaybedilmesinden hemen sonra Nazım Paşa, bu önemli hatalarından dolayı İttihatçı fedailer tarafından öldürüldü.[22][23]

Osmanlı Donanmasının Durumu

Resimde Barbaros Hayreddin, adlı Osmanlı Amiral Gemisi (Bu geminin kardeşi Turgut Reis gemisi Averof'a göre daha iyi zırf ve korumaya sahip olmasına karşın hızı 5 knot daha düşüktü.)

Osmanlı Donanmasının özellikle 1897 Türk-Yunan Savaşındaki kötü performansı nedeniyle, Osmanlı hükümeti donanmada reformlara başlamak zorunda kaldı. Eski gemiler emekliye ayrıldı; yerine Fransa ve Almanya'dan yeni gemiler alındı. Buna ilave olarak Osmanlı Devleti 1907 yılında İngiliz donanma misyonundan eğitim ve taktik konusunda yardım istedi.[24] Amiral Bu yardım İingiltere tarafından kabul edildi. Sir Douglas Gamble başkanlığında bir heyet İstanbul'a geldi. Bununla birlikte bu misyon, görevi başarıya ulaşmasını neredeyse imkansız görüyordu. Zira Genç Türkler İhtilali sonucu II. Abdülhamit tahtan indirilmiş ve Osmanlı Devleti politik açıdan karışık bir haldeydi. Dahası 1908 ile 1911 yılları arasındaki dönemde Osmanlı Donanma Bakanlığı tam 9 kere el değiştirdi. Bunun üzerine genç subaylarla, donanmanın çoğu kadrosunu elinde tutan ama hiç aktif görevlere katılmayan yaşlı eski subaylar arasında donanma içinde iç mücadeleler yaşanmakta idi ve yaşlı eski subaylar bu reformları engellemeye çalışıyordu. Bir de bunun üzerine Osmanlı gemi inşa programı üzerinde İngiliz kontrolü Osmanlı Bakanlarının şüpheleri ile karşılaştı ve Gamble'ın yeni gemiler alımı ve yapımı konusundaki planları için gerekli fonlar hiç hazır olmadı.

Yunanların Averof atağına karşı Osmanlılar yeni zırhlı alman kruvazörü SMS Blücher veya savaş kruvazörü SMS Moltke tipinde bir gemi almaya çalıştıysa da büyük maliyetler nedeniyle bu plan rafa kaldırıldı. Osmanlılar bunun yerine iki tane eski Brandenburg sınıfı Ön-dretnot gemiyi Alman donanmasından satın aldı. Bu gemilerden biri Barbaros Hayrettin diğeri ise Turgut Reis zırhlısıydı.[25] Bu zırhlılar Hamidiye Kruvazörü ve Mecidiye Kruvazörü ile birlikte Osmanlı Donanmasının çekirdeğini oluşturuyordu.[26] Ancak 1912 yazında, bu 4 gemi de yoksul bir devlette kronik bir ihmalin kurbanıydı; Telefonları çalışmıyor, mühimmat asansörleri ve mesafe ölçerler yerinden sökülmüş, pompalar korozyona uğramış, su geçirmez kapılarının çoğu artık kapanmaz durumdaydı.[27]

I. Balkan Savaşı ve Londra Konferansı

Birinci Balkan Savaşı sırasında Balkanlardan göçen muhacirler, İstanbul, 1912.
Yanya'nın Yunanlara teslimi, Yunanistan Krallığı veliahtı Konstantin'e kılıcı teslim eden Esad Paşa. (21 Şubat 1913)

Bu devletlerin savaş ilanında, Balkanları koruyacak büyük bir Osmanlı Ordusu bulunmuyordu. Böylece, güçsüz ve küçük ordulara karşı birçok zafer kazandılar. Bulgarlar, yönünü doğuya yöneltti ve Trakya'nın önemli kısmını işgal etti. Sırplar, Priştine, Üsküp ve Manastır'ı, Yunanlar ise Serfice, Selanik, Bozcaada, Limni, Sakız ve Midilli adalarını kolayca işgal etti. Sırplar ve Karadağlılar ise, Arnavutluk'u paylaştılar. Osmanlı Ordusu, bu yenilgilere karşı önemli bir harekatta bulunamıyordu.

Uğranılan bu ağır yenilgiler üzerine, Bab-ı Ali barış istedi ve Londra Konferansı düzenlendi. Bu konferans ile, Osmanlı Devleti büyük bir kayba uğruyordu.

Toprak Kaybı

Yapılan bu konferans ile, Osmanlı Devleti büyük bir kayba uğradı. Bu kayıp şöyledir:

Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş sonrası Avrupa'da kalan toprağı 26.000 km2 idi. Avrupa'daki toprakların %83'ü ve nüfusun %69'u kaybedildi.[28] Ayrıca 12 Ada, Ege adaları ve Girit kaybedildi.[28] Balkan Devletlerinin, bu toprak kazancı ile nüfusları, önemli oranda arttı. Bu devletlerden, Bulgaristan, en çok toprak kazanan devlet olurken, en az toprak kazanan devlet ise Karadağ oldu. Bu savaş sonucunda, Kırklareli'ye kadar olan tüm topraklar kaybedildi. Ancak, bu toprak dağıtımında birçok devlet birbirine düştü. Nedeni ise; toprak paylaşımının adaletsizliği bahane edildi. Bu nedenle, II. Balkan Savaşı başladı.

Birinci Balkan Savaşı Muharebeleri
Adı Saldıran Komutan Savunan Komutan Tarih Kazanan
Sarantaporo Muharebesi Yunanlar Hükümdar Prens Konstantin Osmanlılar Hasan Tahsin Paşa 22 Ekim 1912 Yunanlar
Kumanovo Muharebesi Sırplar Gen. Radomir Putnik (Savaş sonrası Voyvodalığa yükseldi) Osmanlılar Zeki Paşa 23 Ekim 1912 Sırplar
Kırklareli Muharebesi Bulgarlar Gen. Radko Dimitriev, Gen. İvan Fiçev Osmanlılar Abdullah Paşa, Mahmud Muhtar Paşa 24 Ekim 1912 Bulgarlar
Lüleburgaz Muharebesi Bulgarlar Gen. Radko Dimitriev, Gen. İvan Fiçev Osmanlılar Abdullah Paşa 28 Ekim - 3 Kasım 1912 Bulgarlar
Yenice Muharebesi Yunanlar Hükümdar Prens Konstantin Osmanlılar Hasan Tahsin Paşa 1 Kasım 1912 Yunanlar
Pirlepe Muharebesi Sırplar Osmanlılar 3 Kasım 1912 Sırplar
Beşpınar Muharebesi Yunanlar Gen. Konstantinos Sapountzakis Osmanlılar Esad Paşa 6-12 Kasım 1912 Yunanlar
Vevi Muharebesi Yunanlar Osmanlılar 15 Kasım 1912 Osmanlılar
Manastır Muharebesi Sırplar Gen. Petar Bojović Osmanlılar Zeki Paşa 16-19 Kasım 1912 Sırplar
Birinci Çatalca Muharebesi Bulgarlar Gen. Radko Dimitriev Osmanlılar Nazım Paşa 17 - 18 Kasım 1912 Osmanlılar
Varna Deniz Muharebesi Bulgarlar Yzb. Dimitar Dobrev Osmanlılar Yzb. Hüseyin Rauf Bey 21 Kasım 1912 Bulgarlar
İmroz Deniz Muharebesi Yunanlar Tuğamiral Pavlos Kountouriotis Osmanlılar Amiral Ramiz Bey 16 Aralık 1912 Yunanlar
Bolayır Muharebesi Osmanlılar Bnb. Fethi Bey Bulgarlar Gen. Georgi Todorov 26 Ocak 1913 Bulgarlar
Şarköy Muharebesi Osmanlılar Bnb. Enver Bey Bulgarlar Gen. Stiliyan Kovaçev 26-28 Ocak 1913 Bulgarlar
Mondros Deniz Muharebesi Yunanlar Tuğamiral Pavlos Kountouriotis Osmanlılar 18 Ocak 1913 Yunanlar
Bizani Muharebesi Yunanlar Prens Konstantin Osmanlılar Esad Paşa 5-6 Mart 1913 Yunanlar
Edirne Muharebesi (1913) Bulgarlar & Sırplar Gen. Georgi Vazov, Gen. Stepa Stepanovic Osmanlılar Gazi Şükrü Paşa 11-13 Mart 1913 Bulgarlar
İkinci Çatalca Muharebesi Bulgarlar Gen.Vasil Kutinçev Osmanlılar Gen. Ahmet İzzet Paşa 3 Şubat - 30 Mayıs 1913 Osmanlılar (Fakat stratejik olarak Bulgarlar)

Kaynakça

  1. Harbin Sebepleri, Askeri Hazırlıklar ve Osmanlı Devletinin Harbe Girişi. Genelkurmay Basımevi. 1993. s. 100.
  2. The war between Bulgaria and Turkey 1912-1913, Volume II, Ministry of War 1928, pp. 659-663
  3. 1 2 Erickson (2003), p. 170
  4. 1 2 Hall (2000), p. 16
  5. 1 2 3 Hall (2000), p. 18
  6. 1 2 Hall (2000), p. 17
  7. 1 2 Erickson (2003), p. 70
  8. 1 2 Fotakis (2005), p. 42
  9. Fotakis (2005), p. 44
  10. 1 2 Fotakis (2005), pp. 25–35
  11. Fotakis (2005), p. 45
  12. Fotakis (2005), pp. 45–46
  13. Fotakis (2005), p. 46
  14. Hall (2000), p. 19
  15. Uyar & Erickson (2009), pp. 226–227
  16. Uyar & Erickson (2009), pp. 225–226
  17. Uyar & Erickson (2009), p. 227
  18. Erickson (2003), p. 62
  19. Özetle 5 nolu plan:Osmanlı Ordusuna askeri danışman olarak gönderilen Alman Kurmaylarından Colmar von der Goltz tarafından hazırlanan Osmanlı harekat planında Osmanlı ordusu Makedonya'da savunma halinde kalacak ve eğer gerekirse aşamalı olarak düşmana kayıp verdire verdire kademeli olarak Arnavutluk'a çekilecekti. Stratejik savunma üstüne kurulu bu taktik uyarınca bu savaşı esas etkileyecek muharebeler Trakya'da Balkan orduları içinde en güçlü kara ordusuna sahip Bulgaristan Krallığı ordusuna karşı yapılacak ve Osmanlı Ordusu özellikle bu ordu üzerine odaklanacaktı. Önce Bulgar ordusu burada durdurulup ardından püskürtülüp yenilgiye uğratılacak ve böylece Trakya-Rumeli hattındaki yollarda en iyi şekilde korunacaktı. Trakya ne pahasına olursa olsun elde tutulacaktı. Osmanlı'nın esas kuvvetleri de burayı korumaya ve Bulgar ordusunu savunma aşamasından sonra burada yenmeye odaklanacaktı. Ancak bundan sonra bir ilerleme söz konusu olacaktı. Yunanistan ve Karadağ'a karşı da aynı şekilde stratejik savunma üstüne kurulu gerekirse kademeli geri çekilmeyi içeren bir taktik izlenecekti. Bu taktiğin yararı Osmanlılara seferberliğini tamamlaması ve ordusunu toparlaması için zaman kazandıracak, kara yolları elde tutulacağından belki de en yararlı şekilde takviyeler Rumeli'ye ulaşabilecekti. Osmanlılar ya çok az bir toprak kaybı veyahut belli kazançlarla bu savaşı bitirebilecekti. Ahmet İzzet Paşa tarafından kabul edilen bu plan, ne yazık ki savaşın hemen öncesi yerine geçen halefi Nazım Paşa tarafından iptal edildi. Ölümüne kadar danışman ve kurmay olarak çalıştığı Osmanlı Ordusuna 1. Dünya Savaşı'nda, Halil Paşa ile birlikte Kut'ta büyük bir zafer kazandıran, ve pek çok Türk subayının eğitiminde yararı bulunan ve Osmanlı subaylarından büyük saygı gören Goltz Paşa'nın haklılığı savaş sonunda anlaşıldığında Osmanlılar için artık çok geçti.
  20. İbrahim Artuç, Balkan Savaşı, Kastaş AŞ, İstanbul
  21. Balkan Harbi (1912-1913) (1993). Harbin Sebepleri, Askeri Hazirliklar ve Osmani Devletinin Harbi Girisi. Genelkurmay Basimevi. Erickson, Edward J. (2003). Defeat in Detail: The Ottoman Army in the Balkans, 1912–1913. Greenwood Publishing Group. ISBN 0-275-97888-5. Planına göre önce Sırplar üzerine yürünüp Sırp Ordusu yenilecek ardından Yunan ve Bulgar Orduları durdurulacak ve bu devletlerin ülkelerinin birinin veya birkaçının üzerine yürünmeye başlandığında onları koruyan Büyük devletler (İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya-Macaristan, Almanya...) 1897 Osmanlı-Yunan Savaşındaki gibi Osmanlı ilerlemesini durdurmak için diplomatik müdahalede bulunacak ve sonuçta Osmanlı İmparatorluğu toprak kaybına uğramadan aksine belki minik toprak kazançları ile bu savaşı sonlandıracaktı. Ancak bu plan başarısız olmaya mahkumdu. Zira Osmanlı Devleti seferberliğini tamamlayamamış ve savaş öncesi ağır hatalar yapmıştı. Ordular hedeflenen sayının çok altındaydı, donanma ve kuvvetler dağınık konumdaydı. Asker eğitimsiz haldeydi buna karşın geçen zamanda Balkan devletleri Osmanlının aksine ordu ve donanmalarını iyi şekilde güçlendirmişlerdi. Savunma planlarının aksine Ferdinand Foch tarafından geliştirilen Fransız saldırı doktrinini benimseyip buna göre seferberliği doğru düzgün tamamlanmadan orduyu cephe saldırısına yönlendirmek bu savaşta Osmanlı için yıkım oldu.
  22. Sacit Kutlu, Milliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında Balkanlar ve Osmanlı Devleti, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007, s.32
  23. Erickson, Edward J. (2003). Defeat in Detail: The Ottoman Army in the Balkans, 1912–1913. Greenwood Publishing Group. ISBN 0-275-97888-5.sayfa:333 Bununla birlikte Goltz ve Ahmet İzzet Paşa'nın 5 nolu planında da bir önemli hata bulunmaktadır. Bu hatada her ne kadar 4 Balkan devletinin olası saldırısına karşı hazırlanmış olsa da Yunanların dinamik deniz gücüne karşı tam bir taktiksel savunma içermemesidir. Oysaki Yunan Deniz gücü yüzünden Osmanlılar Çanakkale'yi korumak için bir güç tutmak zorunda kalmış, başta Selanik olmak üzere önemli Osmanlı limanlarını abluka altına alıp, Osmanlı donanmasını Marmara'ya hapsetmiş, Suriye'den denizden takviye gelmesi engelenmiştir.
  24. Langensiepen & Güleryüz (1995), pp. 9–14
  25. Langensiepen & Güleryüz (1995), pp. 16–17
  26. Erickson (2003), p. 131
  27. Langensiepen & Güleryüz (1995), p. 20
  28. 1 2 Balkan Savaşları ve Balkan Savaşları'nda Bulgaristan, Süleyman Uslu
This article is issued from Vikipedi - version of the 11/11/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.