Çin-Sovyet ayrılığı

Çin-Sovyet ayrılığı
Çin-Sovyet ayrılığında 1980 yılı itibariyle dönemin komünist ülkelerinin tutumları
  Sovyetler Birliği ve taraftarı komünist ülkeler
  Çin Halk Cumhuriyeti ve taraftarı komünist ülkeler (Arnavutluk ve Somali)
  Tarafsızlığını açıklayan komünist ülkeler
(Kuzey Kore ve Yugoslavya)
  Komünist olmayan ülkeler
Tarih Yoğunluğu değişmekle birlikte
1950'li - 1980'li yıllar arası
Nedeni Marksizm-Leninizm'e dair politik ve ideolojik farklılık
Katılımcılar  Sovyetler Birliği
 Çin Halk Cumhuriyeti
Arnavutluk Halk Cumhuriyeti
 Kuzey Kore
 Küba
Somali Somali Cumhuriyeti
Demokratik Kampuçya
Etiyopya Halk Cumhuriyeti
Moğolistan Halk Cumhuriyeti
Afganistan Cumhuriyeti
Yemen Halk Cumhuriyeti
Mozambik Halk Cumhuriyeti
 Nikaragua
Angola Angola Halk Cumhuriyeti
Kongo Halk Cumhuriyeti
Benin Halk Cumhuriyeti
Vietnam Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Laos Laos Halk Cumhuriyeti
Bulgaristan Halk Cumhuriyeti
Çekoslovakya Cumhuriyeti
Doğu Almanya
Macaristan Halk Cumhuriyeti
Polonya Halk Cumhuriyeti
Romanya Cumhuriyeti
Sonuç SSCB'de Gorbaçov SBKP Genel Sekreteri olduğunda diplomatik ayrılık büyük ölçüde çözüldü.
Ölümler Çin-Sovyet sınırında çatışma sonucu 59 SSCB, 71 Çin askeri (Bazı SSCB kaynaklara göre 800'ün üzerinde Çin askeri ölmüştür.[1])
Yaralanmalar Çin-Sovyet sınırında çatışma sonucu 94 SSCB, 68 Çin askeri[1]
  Söz konusu bu ayrılık; Berlin Duvarı'nın inşası, Küba Füze Krizi ve Vietnam Savaşı ile birlikte Soğuk Savaş'ın temel ve belirleyici öğelerinden biri olarak görülmektedir.[2]
Bu makale serisinin bir parçasıdır:
Çin
devlet yapısı

Portal icon Siyaset portali

Çin-Sovyet Ayrılığı (Basitleştirilmiş Çince: 中苏交恶; Geleneksel Çince: 中蘇交惡; pinyin: Zhōngsū jiāoè; Rusça: Советско-китайский раскол, Sovyetsko-kitayskiy raskol), Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasında 1960-1989 yılları arasında yaşanan ciddi bir diplomatik ayrılıktır.[3] Stalin'in 1953 yılındaki ölümünden sonra Nikita Kruşçev tarafından başlatılan destalinizasyon politikası sonucunda kısmen başlamış, 1969'da zirveye ulaşmış ve farklı yollarla 1980'lerin sonuna kadar sürmüştür.

Çin Komünist Partisi (ÇKP), 1971 yılında Nikita Kruşçev öldüğünde tekrar Sovyetler Birliği ile diplomatik ilişkiler kurarak görüşmüş, fakat iki ülke arasındaki gerilim Brejnev'in Kruşçev politikalarını devam ettireceğini söylemesi üzerine devam etmiştir. SSCB'de Mihail Gorbaçov Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olduğunda sorun büyük ölçüde çözülmüştür.

Bu ayrılık zaman zaman sınır çatışmalarına da neden olmuş, iki taraftan (Kızıl Ordu ve Çin Halk Kurtuluş Ordusu) çeşitli asker kayıpları meydana gelmiştir. Ayrıca bu durum uluslararası komünist akımlarda da paralel etkilere de sebep olmuş, SSCB tezleri yanlıları ÇKP tezleri yanlıları çeşitli ülkelerde politik olarak zıt kutuplara ayrışmıştır.

Tarihçe

Ayrılık öncesi

Mao Zedong, Sovyetler Birliği ziyareti sırasında Stalin ile birlikte, 21 Aralık 1949

1949 yılında Mao Zedong önderliğindeki Çin Komünist Partisi, Çin Devrimi ile birlikte Çin milliyetçilerini yenerek iktidar olmuş ve Marksist-Leninist ilkelere dayalı sosyalist bir devlet kurmak için çalışmaya başlamıştır. Ardından Sovyetler Birliği ile ilişkiler geliştirilmiş, askeri, kalkınma, teknoloji gibi pek çok alanda çeşitli anlaşmalar yapılmıştır. Sovyetler, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Temmuz 1949'daki ilanından 3 ay sonra ülkeyi tanımış, Şubat 1950'de de bir ittifak anlaşması imzalamıştır. Kore Savaşı'nda Kuzey Kore'ye destek veren Çin'e sadece bu savaş sırasında 2.000.000.000 dolarlık yardımda bulunmuştur.[4] Özellikle 1950'li yıllar boyunca Çin, gerek ideolojik desteği gerekse askeri teçhizatlarını Sovyetler Birliği'nden almış[5], bu ilişkiler Kruşçev'in Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olduğu ilk zamanlarda ilişkiler de canlanmış, Sovyetler'in Çin'in ilk beş yıllık kalkınma planına teknik yardımda bulunması, bu kapsamda 520 milyon ruble yardım sağlayacağını açıklaması ve Çin'e Lüshunkou'da deniz üssü vermesi ilişkileri geliştirmiştir. Bu yıllarda iki ülke Cenevre Konferansı'na da katılmıştır.[6] Bu konferansta Asya'daki çatışmaların çözümüne sağladığı katkılarla gündeme gelen Çinli diplomatlar, Bandung'da komşu ülkelerle imzaladığı sınır antlaşmalarıyla yeni kurulan Çin'in, ABD propagandasında resmedildiği gibi agresif ve istilacı değil, barışçı ve işbirliğine yatkın olduğu mesajını vermişlerdir. Yine bu konferansta, bugün de halen Çin dış politikasının temel prensipleri arasında yer alan "barış içinde birlikte yaşamanın beş kriteri" vurgulanmıştır.[not 1]

Ayrılık öncesi iki ülke arasında çeşitli teknolojik anlaşmalar da mevcuttu. İnsanlığın ilk yapay uydusu Sputnik 1'in 4 Ekim 1957'de Sovyetler tarafından uzaya fırlatılmasından sonra Çin, kuruluşunun 10. yıldönümünü kutlamak üzere 1959 yılında yörüngeye bir uydu yerleştirmek hedefiyle 581 Projesi'ni kabul etti.[7] Bu amaca yönelik olarak Çin'in ilk füze test üssü olan Kod 20'nin (西北综合导弹试验基地) inşasına Nisan 1958'de başlandı ve aynı yıl 20 Ekim'de hizmete girdi. İlk Çin füzesi, Ekim 1958'de, kendisi bir Alman V-2 roketinin yükseltilmiş bir sürümü olan Sovyet R-2 kısa menzilli balistik füzesi (SRBM)'nin tersine mühendislik yoluyla üretilmiş bir kopyası olarak inşa edildi. Bu dönemde Sovyetler, Çin'den gelen öğrencileri eğitip örnek bir R-2 roketi ile yeni başlayacak programa sağladığı destekle birlikte Çin ile işbirliği içinde bir teknoloji transferi programı yürütmekteydi.

Fakat ardından geçen süreçte Kruşçev'in Sovyetler Birliği Komünist Partisi 20. Kongresi'nde açıkladığı kongre raporu sonrası iki ülke arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir.

Ayrılık

SSCB ve Çin'in dostluğunu gösteren 1951 yılına ait Çin yapımı bir poster. Bu yıllarda ülkeler arasında herhangi bir görüş ayrılığı bulunmamaktaydı.

Sorun asıl olarak Marksizm-Leninizm'e dair teorik ve ideolojik tartışmalardan kaynaklanmaktadır. Jozef Stalin'in 1953 yılındaki ölümünden sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) içinde ortaya çıkan Barış içinde bir arada yaşama teorisi, Çin Halk Cumhuriyeti'nde iktidar olan Çin Komünist Partisi lideri Mao Zedong tarafından kıyasıya eleştirilmiştir. İki ülke arasındaki diplomatik ayrılıkların temeli bu yıllarda başlamıştır. Mao'ya göre kapitalist ülkeler ile sosyalist devletlerin birarada yaşaması imkansızdır, çünkü bu devletler antagonist çelişki kapsamında birbirleriyle daima savaş içerisindedir. Bu nedenle "emperyalizm ile devamlı olarak savaş" düşüncesinden yana olan Mao, ABD'ye karşı sert ve uzlaşmaz bir politika izlenirse bu ülkenin ve temsil ettiği emperyalizm gücü kolayca ezilebileceğini düşünmekteydi. Nitekim Mao bu görüşünü kağıttan kaplan terimiyle açıklayarak; "ABD kağıttan bir kaplandır, ABD emperyalizmi güçlü görünüyor ama halkından ve kitlelerden uzaklaşmıştır." sözleriyle ifade etmiştir.[8] Buna karşın Kruşçev Çin'i bu agresif tutumunun bir nükleer savaşa neden olabileceğini belirterek eleştirmiş ve Mao'nun nükleer silah isteklerini karşılamama kararı almıştır.[9] Karşılık olarak da "Güzel de, kağıttan kaplan’ın nükleer dişleri var" yanıtını vermiştir.[8] Bunun üzerine Mao, SBKP'yi revizyonizm ile suçlayacaktır. Akabinde, 1961 yılında Çin Komünist Partisi SBKP'yi "Revizyonist ajan" sıfatı ile resmen itham etmiştir.[10] Mao, kapitalistlere bir nükleer savaş korkusu salmanın, onların emperyalist sistemlerini yıkma korkusu vereceğinden, bu savaş durumunun olumlu bir yaklaşım o olduğunu belirtmiştir.[11][12] Mao, bu konuda 1957 yılında konu hakkında şu ifadeleri kullanmıştır;[13]

"Bir savaş çıkarsa kaç kişinin öleceğini düşünelim. Bugün dünyada 2,7 milyar insan var, bunun üçte biri yok olabilir. Eğer bu sayı yarıdan fazla olursa, 1,5 milyar civarı insan ölebilir ve yine 1,5 milyar civarı insan hayatta kalabilir. Ancak sonuçta emperyalizm yerle bir edilecek ve bütün dünya sosyalist olacaktır. Ardından birkaç yıl içerisinde dünya nüfusu tekrar 2,7 milyar olur."
Diplomatik ayrılık öncesi Çin-Sovyet Dostluk, İttifak ve Karşılıklı Yardımlaşma Antlaşması kapsamında Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği'nin dostluğunu gösteren bir Çin pulu

Mao, destalinizasyon sürecinde Nikita Kruşçev'i mahkûm etmiş ve onun "Marksizme ihanet içerisinde olduğunu" deklare etmiştir. Ayrıca SBKP yönetimini kapitalist yolcu olarak tanımlamıştır. Bununla paralel olarak Küba Füze Krizi sürecinde Küba'daki sovyet füzelerini Türkiye'de konuşlandırılan "Jüpiter füzeleri" karşılığında geri çekme kararı sonrası, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ni "devrimci davaya ihanet" ile itham etmiştir. Buna karşılık SBKP, Mao Zedong'u "serüvencilik" ile sıfatlandırmıştır. Kruşçev konu ile ilgili olarak "Mao ve Çin Komünist Partisi, gerginlik tırmandığı takdirde nükleer silahlar ile kapitalist dünya ile birlikte sosyalist dünyanın da yok olacağını görememektedir" değerlendirmesi yapmıştır. Haziran 1960'da Romanya Komünist Partisi Kongresi'nde Kruşçev, isim vererek Mao'yu açıkça eleştirmiş, onu "aşırı solcu ve aşırı dogmacı" olarak tanımlamıştır. Kruşçev konuşmasını Mao'yu Jozef Stalin'e benzeterek devam ettirmiş, onu "kendi çıkarlarından başka hiçbir şeye aldırmayan, modern dünyanın gerçeklerinden kopuk teoriler geliştiren" kişi olarak tanımlamıştır. Bunun üzerine kongrede Çin'i temsilen bulunan Peng Çen isimli Çin diplomatı söz alarak Kruşçev'e yanıt vermiş, onun marksist olmayan görüşleri zorla kabul ettirmek için "ataerkil, keyfi ve zalimce" davrandığını belirtmiştir.[14]

Sovyetler Birliği, Sputnik 1 adlı ilk uzay aracını 4 Ekim 1957 tarihinde yörüngeye oturtmasının ardından başlayan Uzay Yarışı'nda stratejik üstünlüğü ele geçirmişti. Bu olayın asıl önemli noktası bu aracı uzaya götürebilecek güçte bir füzenin de üretilmiş yapılmış olmasıydı. Yani Sovyetler, bu kadar güçlü ve uzun menzilli füze yaptıklarına göre, bu füzelere yerleştirecekleri nükleer silahlar ile Amerika Birleşik Devletleri'ni (ABD) kolaylıkla vurabilirdi. Oysa o döneme bu stratejik üstünlük, uzun menzilli bombardıman uçaklarına sahip olması nedeniyle ABD'ni elindeydi ve bu gelişme ile birlikte Sovyetler'in eline askeri bir üstünlük geçmişti. Bu gelişme üzerine Çin Komünist Partisi, artık Sovyetler Birliği'nin bu üstünlüğe dayanarak Batı emperyalizmine karşı daha sert bir politika takip etmesi gerektiğini ve enternasyonal komünizm faaliyetlerinin daha radikal bir şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etmiştir. Fakat bu görüş dönemin SBKP yönetimince benimsenmemiştir. Çünkü SBKP'ye göre her iki tarafın da elinde nükleer silahlar bulunduğuna göre, 3. Dünya Savaşı artık eski savaşlar gibi olmayacaktı ve anlaşmazlıkların bir nükleer savaşa dönüşmesi halinde bu sadece kapitalist dünya için değil, komünist blok da dahil herkes için çok yıkıcı neticeler doğuracaktı ve komünizmin 40 yıllık kazançları da bir anda silinip gidecekti.[15]

Çin'in diğer şikayeti de, Batı Bloku'na karşı takip edilen politikada Sovyetler'in Çin Komünist Partisi'ne hiç danışma ihtiyacını hissetmeden kendi başına hareket etmesi idi. Bu durum 1959 yılında Sovyet-ABD ilişkilerindeki gelişmelerle daha da şiddetlendi. Zira Kruşçev, Sovyetlerin Barış içinde bir arada yaşama teorisi uyarınca ABD ile ilişkileri yumuşatmak amacıyla bir takım faaliyetlere girişmiştir. Ardından yayınlanan ortak bildiride iki süper devletin, barışın korunmasında ortak sorumluluğa sahip oldukları belirtilmiştir. Bu durum ÇKP tarafından kıyasıya eleştirilmiş Kruşçev, "komünizm davasına ihanet" ile suçlanmıştır. Bununla birlikte Ekim 1957'de Çin Halk Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği arasında, Çin'e model bir atom bombası ve bazı nükleer bilgilerin verilmesine dair bir anlaşma imzalanmıştı. Fakat Kruşçev'in ABD seyahatinden iki ay önce, Sovyetler bu anlaşmayı feshetmişlerdi. Çin'e göre bu durum, kendilerinin sırtından ABD'ye verilmiş bir tavizdi.[15]

Çin Komünist Partisi, Kruşçev'in dış politikada son derece hatalı ve tehlikeli kararlar aldığını ifade etmiştir. Çin; Stalin döneminde ilişkilerin kesildiği ve kendilerinin de "kapitalist ve emperyalistlerin uşağı" olarak tanımladığı Yugoslavya lideri Josip Broz Tito'ya tekrar itibar kazandırarak ve kendisini komünist toplum içine soktuğunu belirtmiştir. Bununla birlikte Çin'in "gerçek sosyalist" olduğunu ifade ettiği Enver Hoca önderliğindeki Arnavutluk Halk Cumhuriyeti'ne karşı, Sovyetler tarafından düşmanca politika yürütülmüş ve bu ülkenin idaresi Sovyetlerce değiştirilmeye çalışmıştır. Bu durum Çin'in tepkisiyle sonuçlanmıştır. 1961 yılında toplanan SBKP 22. Kongresi sonrası SSCB-Arnavutluk ilişkisinin kesilme kararı ardından Çin, Arnavutluk'a destek vererek ülkeye ekonomik, teknik, teknolojik yardımlarda bulundu. Bununla birlikte Çin'de Kültür Devrimi başladığında Arnavutluk da buna paralel adımlar atmış ve ülkelerdeki komünist parti kongrelerinde iki ülkenin arasındaki dostluk vurgulanmıştır.[16]. Çin'in hatalı karar olarak tarif ettiği diğer bir karara örnek olarak, dış ülkelerdeki komünist partilerin seçimle de iktidara gelebileceğini görüşüydü. Bu fikri ileri süren SBKP yönetimi, bu yöntemle birçok ülkedeki komünist partilerin devrimci girişimini ve inisiyatifini önlenmesi suçlamasıyla Çin tarafından kıyasıya eleştirilmiştir.[17]

Bunu izleyen yıllarda Çin Komünist Partisi Sovyetler'e karşı propaganda faaliyetlerine girişti. Parti, Vladimir Lenin'in 90'ıncı doğum yıldönümü olan Nisan 1960'da Lenin'in teorilerini işleyerek Sovyetler'in yanlışlığını ortaya koymaya çalıştı. Çin'e göre Barış içinde bir arada yaşama, Lenin'de geçici bir taktik iken, Sovyetler Birliği yönetimi bunu devamlı bir prensip haline getirmişti.[14][15]

Her iki ülkede de görüşlerini resmi olarak duyurmuştur. Haziran 1963'te Çin Komünist Partisi, kendi partilerinin parti genel çizgisini anlatan Uluslararası Komünist Hareketin Genel Çizgisi Hakkında Çin Komünist Partisinin Önerisi" isimli broşür yayımlamıştır.[18] Sovyetler de bu açıklamaya karşılık olarak "Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin Açık Mektubu" adında karşı bir yanıt göndermiştir.[19] Bu karşılıklı yazışmalar iki parti arasındaki son resmi yazışma olmuştur. Bundan bir sene sonra, 1964 yılında ÇKP lideri Mao Zedong, Sovyetler Birliği'nde gerçekleşen destalinizasyon politikaları ile bir karşı devrim olduğunu ve böylelikle kapitalizmin yeniden restore edildiğini iddia etmiştir. Bu açıklamaları takiben Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri resmen koparmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Komisyonu tarafından söz konusu anlaşmazlığın sebepleri raporlaştırılmıştır. 1965 yılına ait raporda şu ifadeler yer almaktadır;[20]

  1. Dünyada komünist bloku ve komünist hareketi sevk ve idare yoluyla yapılan mücadelede Çin, özellikle Asya'da olmak üzere, tüm olarak komünist hareketin başını çekmeyi hedeflemektedir.
  2. Moskova ve Pekin arasında ilerici ve devrimci yöntemlere dair ideolojik mücadele ve ortak hedefe (dünya komünizminin zaferi hedefine) ulaşmak için gerekli taktik hususunda tartışmalar vardır.
  3. Çin, Sovyetler Birliği ve ABD ile aynı derecede büyük bir devlet olma iddiasındadır.
  4. Sovyetler Birliği kendi teknik gelişmesinde bencilce davranmakta ve Çin'e yeteri kadar iktisadi yardımda bulunmamaktadır.
  5. Sovyetler Birliği, Hindistan'la silahlı anlaşmazlığında, Çin'i desteklemeyi reddetmiştir.
  6. Sovyetler Birliği ile Çin arasında, kültürlerin farklı oluşundan doğan manevi bir uçurum vardır.

SBKP, Doğu Avrupa ülkelerindeki komünist partileri kendi gibi düşünmeye ve ÇKP'ye karşı tavır almaya zorlamış, buna karşılık olarak ÇKP de dünyanın çeşitli ülkelerinde kendi düşüncesine yönelik propaganda yapmıştır. Anlaşmazlığı takip eden süreçte Sovyetler'den yana saf tutan diğer sosyalist ülkelerle de arası açılan Çin, dünyanın devrimci ağırlık merkezinin "revizyonist" Doğu Bloku'ndan Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki bağımsızlık hareketlerine kaydığını savunmuştur.[21][not 2] Birçok kaynağa göre bu durum Berlin Duvarı'nın inşası, Küba Füze Krizi ve Vietnam Savaşı ile birlikte Soğuk Savaş'ın temel öğelerinden biridir.[2] Bu durum ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerinde de değişiklere yol açmış, karşılıklı işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. Nitekim bununla ilgili olarak ABD başkanı Richard Nixon 1972 yılında ilk kez Çin Halk Cumhuriyeti'ne bir ziyaret gerçekleştirmiştir (Bkz: Nixon'ın Çin Ziyareti). Ping Pong Diplomasisi olarak da adlandırılan bu yakınlaşmayla birlikte ABD-Çin Halk Cumhuriyeti arasında yeni bir dönem başlamıştır.

Bununla birlikte Çin Komünist Partisi; 500 milyon köylüyü kapsayan bir toprak reformu gerçekleştirmeyi düşünmesi ve bu reformla sosyalizmi tam olarak tamamlayacağını iddia etmesi sebebiyle artık sosyalist dünyanın liderinin Sovyetler Birliği değil Çin olması gerektiğini iddia ediyordu.[6] Buna karşılık Kruşçev ise Sovyetler Birliği'nin Komünizmin 20 yılı sloganını öne sürerek sosyalizmin basamaklarını çoktan tamamladığını ve komünizm evresine geçtiğini savunmaktaydı.[15] Kruşcev iddiasını desteklemek için Doğu Avrupa ülkelerine bazı imtiyazlar vermiş ve yakın zamanda başlayacak olan çok merkezlilik döneminde Doğu Avrupa'nın da faal bir güç olarak katılımını sağlamış oldu. Bunun sonucu olarak Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti hariç Doğu Bloku ülkeleri SSCB'yi desteklemişlerdir.

Tüm bunların ardından Çin Komünist Partisi'nin ortaya attığı "Üç Dünya Kuramı", söz konusu ayrılığın zirve noktasını oluşturmuştur. Bu teoriye göre Sovyetler Birliği artık sosyal emperyalist bir devletti ve Çin için emperyalizm'den daha büyük bir tehlikeydi. Çünkü bu düşünceye göre emperyalizm Çin'de alt edilmişti, fakat "komünist" sıfatlarla görünen Sovyet müdahalesi ülke için daha tehlikeli bir durumdu.

Bazı tarihçiler; SSCB'nin 1969 yılında Çin'e nükleer saldırı düzenlemenin eşiğine geldiğini, fakat ABD, böyle bir saldırının Üçüncü Dünya Savaşı çıkaracağını söylemesi üzerine vazgeçtiğini iddia etmişlerdir. Bu iddialara göre Çin-Sovyet sınırında çatışmaları sırasında Sovyet diplomatları, "Çin tehdidini ortadan kaldırıp bu modern maceraperestten kurtulmak" için düzenlemeye hazırlandığı nükleer saldırı konusunda ABD’yi uyarmış ve tarafsız kalmasını istemişlerdir. Ancak, yine iddialara göre, ABD bu duruma kayıtsız kalamayacağını bildirmiş, Sovyetlerin Çin’e saldırması halinde ABD’nin de Sovyetler Birliği’ne nükleer saldırı düzenleme tehdidinde bulunmuştur.[22]

Sınır anlaşmazlıkları

Çin-Sovyet sınırı

Sınır çatışmaları sırasında Çin Halk Kurtuluş Ordusu'na ait bir yeraltı merkezindeki askeri plan. Maviler "Bizim askerler" sıfatıyla Çin askerlerini, kırmızı olanlar ise "Sovyet birlikleri" sıfatıyla gösterilmiştir.
Çin Halk Kurtuluş Ordusu tarafından ele geçirilen ve günümüzde müzede sergilenen bir Sovyet T-62 tankı

Mayıs 1962'de Sovyetler Birliği'nde yaşayan yaklaşık 60.000 Uygur'un ekonomik nedenlerden dolayı Sovyet sınırından Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne geçmiştir. Bu olay dönemin Çin medyası tarafından propaganda malzemesi haline getirilmiş ve bunun sonucunda iki ülke arasında tansiyon giderek artırmıştır. Bu olaydan hemen sonra Çin ile Sovyetler Birliği arasında sınır ihlalleri hakkında görüşmeler başlamıştır. Görüşmelerde Çin, Qing Hanedanı ile Çarlık Rusyası arasındaki 19. yy'dan kalma sınırlara geri dönülmesini teklif etmiştir. Ancak Sovyetler'e göre; Çin o dönemdeki toprakları haksız olarak ilhak etmişti ve bu durum o dönem koşulları için geçerliydi. Ayrıca Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin doğusunda yaklaşık 52.000 km²'lik bir alan da dönemin Çarlık Rusyası tarafından ele geçirilmişti. Çin ise yapılacak bir anlaşma için bu bölgelerin geri iadesinden yanaydı. İki ülke arasında durum böyleyken 1964 yılından sonra her iki tarafta sınırdaki asker sayısını büyük ölçüde artırmışlardır.

Çin ile meydana gelen sınır çatışmalarında kullanılan ve günümüzde sergilenen Sovyet T-62 tankı

İki ülke orduları olan Kızıl Ordu ile Çin Halk Kurtuluş Ordusu arasındaki ilk çatışma 2 Mart 1969 tarihinde Çin ordusuna bağlı bir grup askerin doğudaki anlaşmazlığın ana kaynağı olan Zhenbao Adası üzerinde Sovyet Birliği'ne bağlı sınır muhafızlarını pusuya düşürmesiyle başladı. Bunun üzerine Sovyetler misilleme olarak 15 Mart 1969 günü Ussuri nehri ve Zhenbao Adası üzerindeki Çin birliklerini bombardımana tabi tuttu. Aynı gün Sovyet askerleri, Sovyet yapımı gizli T-62 tankları ile Ussuri nehrini geçrek Çin birliklerine saldırı düzenlediler. 16 Mart'a gelindiğinde Çin birlikleri adayı ele geçirmiş olan Sovyet birliklerine karşı saldırı düzenlediler. 17 Mart'a gelindiğinde ise Sovyet birlikleri Çin birliklerine karşı bir saldırı düzenlediler ancak geri püskürtüldüler. Bir sonraki güne gelindiğinde Çin birlikleri ağır kayıplar vermiş ve Sovyetler tarafından Zhenbao Adası adasından uzaklaştırılmışlardı.

Doğuda olay böyleyken batıdaki Sincan'da da iki ülke arasındaki çatışmalar devam etmiştir. Artan gerginlikler Sovyetler Birliği ile Çin arasında nükleer savaş olasılığını ortaya çıkarmıştır. Dönemin iki komünist ülkesi arasında çıkan nükleer savaş tehlikesi üzerine Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Bloku devletleri aracılığıyla olay diplomatik yollarla çözülmüştür.

Bu dönem boyunca Sovyetler Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti'nde yaşayan Kazaklar ve Uygurlara, onları Çin'e isyana teşvik edici propagandalar yapmıştır. Sovyetler'e göre Han ulusundan olmayan bu iki halk, Çin idaresinden memnun değillerdi. Çin'e göre ise Sovyetler, sınırlarına bitişik olan bu eyaletteki insanları tahrik etmekteydi.[23]

Çatışmalar nedeniyle 1965-­1985 yılları arasında SSCB, Orta Asya, Sibirya ve Uzak Doğu'da bulunan Kızıl Ordu birliklerinin sayısını 170 binden 500 bine çıkarmıştır.[24]

Çin-Hindistan sınırı

Bağlantısızlar Hareketi ülkeleri ile ilişkileri bozmak istemeyen SSCB yönetimi, ihtilaflı Çin-Hindistan sınırı konusunda Çin'i desteklemekten kaçınmış ve Hindistan ile ekonomik ve askeri yardımlaşma yapmaya devam etmiştir. Bunun üzerine Çin, SSCB yönetimini enternasyonalist görevlerini yerine getirmemekle itham etmiş ve "büyük güç şovenizmine" kaymakla suçlamıştır.[9][25]

Çin-Vietnam sınırı

Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun Vietnam'a karşı yaptığı harekât bölgeleri.

Çin-Vietnam Savaşı, 1979 yılında Çin Halk Cumhuriyeti ve Vietnam arasında yaşanan kısa süreli bir sınır çatışmasıdır. Sovyetlerin desteklediği Vietnam'ın Kamboçya-Vietnam Savaşı kapsamında Kamboçya'yı işgal edip, Çin tarafından desteklenen Pol Pot tarafından yönetilen Kızıl Kmerler rejimine son vermesi sonucu, Çin Halk Kurtuluş Ordusu taarruza geçmiştir. Vietnam'ın kuzey kesimlerine kısa süreli bir Çin saldırısı olmuş ve Çin birlikleri bir ay sonra geri çekilmişlerdir. İki tarafta zafer ilan etmişlerdir. Her iki taraftan da 20 binin üzerinde asker yaşamını yitirmiş, 30 binin üzerinde asker yaralanmıştır.[26]

Uygur Sorunu

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 1960'lı yıllardan beri devam eden ve Uygur Sorunu olarak ifade edilen çatışmalı bir süreç yaşanmaktadır. Bazı Uygurlar eskiden Sovyetler Birliği Komünist Partisi desteğiyle kurulmuş olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin Çin Halk Cumhuriyeti tarafından 1949 yılında ilhak edildiğini ve halen Çin işgali altında bulunduklarını iddia etmektedirler.

Çin-Sovyet ayrılığı, Uygur-Çin sorununu tırmandırması bakımından önemli bir yer tutmaktadır. Sovyetler 1960'lı yıllarda bölgedeki Kazakları Çin'e karşı saldırılara girişmeleri için teşvik etmiş, bunun üzerine Çin yönetimi ise Sincan-Sovyet sınırına Bingtuan milislerini yerleştirmiştir. Bu gelişmelerle paralel olarak Sovyet yönetimince Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti Taşkent'ten Doğu Türkistan bölgesine radyo yayınları yapılmış ve Uygurları bağımsız bir devlet için teşvik etmeye çalışılmıştır.[27] 1962 yılında ise 60,000 Kazak ve Uygur, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne göç etmek zorunda bırakılmıştır. Ardından Sovyetlerin bu kişilerden taburlar kurup, Çin'e karşı 'Kurtuluş Ordusu' adı altında savaşacağı söylentileri yayılmıştır.[28]

1979 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesi sonrasında Çin yönetimi, Sovyetlerin Müslüman Afganlara karşı zulüm gerçekleştirdiği propagandası yayarak, Uygurları Sovyetlere karşı aksi görüşte etkilemeye çalışmıştır.[29] Bunun yanında Çin yönetimi, Doğu Türkistan'a Çin göçünü sadece Uygurlara karşı teşvik etmemiş, aynı zamanda da "Sovyet yayılmacılığı" olarak tanımladığı duruma karşı da hayati bir önlem olarak görmüştür.[30]

Kültür Devrimi

Sovyetler Birliği'nde Nikita Kruşçev'in Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olmasının ardından, daha önceki genel sekreter olan Stalin'i açıktan kınaması ve Marksist-Leninist ilkeleri "yumuşatır" görünmesi Çin Komünist Partisi ileri gelenlerinden bazılarına ilham ve cesaret vermişti. Bununla paralel olarak ÇKP'nin bölünmesi ve bilhassa devlet başkanı Liu Şao Çi ve Pekin belediye başkanı Peng Çen'in muhalefete geçmesi Mao önderliğindeki kanadı endişelendirmişti. Bu kanatta önder isimlerden biri olan Savunma Bakanı Lin Piao, çeşitli broşürler ve makaleler yayınlayarak "Çinli revizyonistler" olarak tanımladığı bu kişileri kıyasıya eleştirmiş ve orduda bu görüşte olanları tasfiye etmiştir.[31]

Mao Zedong ve ekibi, SSCB'de var olduğunu iddia ettiği "bürokratik komünizm" anlayışının Çin'deki varlığını bitirmek amacıyla, 1966'dan 1976 yılına kadar sürecek olan Çin Kültür Devrimi'ni başlattığını duyurdu. Bu dönemde bütün okullar ve üniversiteler, radikal bir şekilde komünizm savunucusu Kızıl Muhafızlar aracılığıyla Mao'nun bildirilerini takip edecek şekilde organize edilmiştir. Bu örgütlenmede Lin Piao büyük rol üstlenmiştir. Bu örgütlenmeyle birlikte opera, tiyatro vb. kültür etkinliklerinde eski ve klasik eserler yasaklanmış, sadece "devrimci" eserlerin yer alması sağlanmıştır. Başlangıçta kültür ve sanat alanında bir reform olarak ortaya atılan Kültür Devrimi fikri, partideki tasfiyeler ve ordudaki hareketlerle genel bir siyasi hamleye dönüşmüştür. Bu kapsamda Çinli gençler üniversiteleri, kütüphaneleri, müzeleri basıp "eski toplumu" ve "eski alışkanlıkları" temsil eden eserleri tahrip etmişler, birçok ibadet yerini ateşe vermişler, mağazaları işgal edip buraları artık halk adına yöneteceklerini ilan etmişlerdir.[32] Alman yazar Jürgen Dennert gördüklerinin bir bölümü şu şekilde aktarmıştır;[33]

"Tercümanım Lo, beni Pekin'deki "Uyuyan Buda" heykeline götürdü. Dünya tarafından değeri biçilemeyen tarihi heykel, Kızıl Muhafızlar tarafından parçalanmıştı. Heykellerin üstünde ve duvarlarda, Kızıl Muhafızlar tarafından asılmış pankartlarda şu satırlar okunuyordu: "Eski dünyaya lanet olsun", "Geçmişi hatırlatan her şeye lanet olsun, "Feodalizmi ve burjuvazizmi hatırlatan herşeyi tahrip edin". ... Şehrin caddelerinde kamyonları doldurmuş bir şekilde dolaşan gençler, devrim şarkıları söylüyorlardı. Şehirde her şey değişmişti. Sokakların isimleri, mağazaların tabelaları. Mesela "Altın sükunet" caddesine "Anti-emperyalizm caddesi adı verilmişti. Sonra 8-10 yaşlarındaki çocuklardan oluşan bir grup gördüm. Ellerinde kızıl bayraklar, avazları çıktığı kadar geçmişe lanet ediyorlardı."

"Devrimci şiddet" adı verilen yöntemin kullanıldığı bu dönemde, Kızıl Muhafızlar arasında bir hiyerarşi veya herhangi bir liderlik durumu bulunmadığından dolayı, zaman zaman çeşitli fraksiyonlar ortaya çıkmış ve Çin'in bazı bölgelerinde iç savaşa varan durumlar baş göstermiştir. Bunu gören Mao, Kızıl Muhafızlar arasında ortaya çıkan hizipleri bastırmak; Kızıl Muhafızları yeniden Çin Komünist Partisi çerçevesinde bir araya getirme kararı almıştır.[34]

Geniş halk kitlelerinin radikal değişimini hedef alan Çin Kültür Devrimi, Çin Halk Cumhuriyeti'nin hem SSCB hem de Batı Bloku ile ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir. Bununla birlikte, SSCB'nin Marksizm-Leninizm yorumundan farklı olarak "Maoizm" kavramını geliştiren Çin, bu olumsuzluklara rağmen, aynı dönemde ortaya çıkan Vietnam Savaşı'nda (1945-1975) Ho Chi Minh liderliğindeki Kuzey Vietnam'ı desteklemiştir. Bu dönemde Çin Komünist Partisi, SSCB'nin tezlerinden farklı olarak Vietnam halkının verdiği savaşı "Emperyalizme karşı verilen köylü savaşı" olarak tanımlamaktaydı. Bu görüşe, o dönem dünyada var olan komünist partilerden sadece Arnavutluk Emek Partisi ve Endonezya Komünist Partisi destek vermiştir. Fakat Çin, bu gibi görüş ayrılıklarına rağmen Sovyet askeri malzemelerinin Kuzey Vietnam'a geçmesine izin vermiştrir.[35]

Normalleşme

1985 yılında Mihail Gorbaçov'un Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olmasından sonra iki ülke arasındaki ilişkilerde iyileşme dönemi başlamıştır. Ağustos 1987'de iki ülke arasında görüşmeler başlamış ve sınırın doğu kesiminde toprak iddialarından doğan sorunların çözülmesi yolunda adımlar atılmaya başlanmıştır. Bu görüşmelerin sonucu olarak 1988 yılında Sovyetler Birliği Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nin kuzeyinden önemli sayıda asker çekmiştir. Ardından Mayıs 1989'da Gorbaçov Pekin'i ziyaret etmiş, Sovyet ve Çin liderleri karşılıklı olarak dostluk, egemenlik ve birbirlerinin içişlerine karışmama sözü vermişler ve "ilişkilerin normalleştiğini" açıklamışlardır.[36] Çin lideri Deng Xiaoping'de bu ikili zirvede “Geçmişi kapatalım, geleceğe açılalım” ifadesini kullanmıştır.[37]

Yansımaları

Galeri

Ayrıca bakınız

Dipnotlar

  1. 1954 yılında formüle edilen ve bugüne kadar Çin Halk Cumhuriyet'nin ikili diplomatik ilişkilerine temel oluşturan bu prensipler sırasıyla şu şekildedir: 1) Toprak bütünlüğü ve egemenliğe karşılıklı saygı 2) Karşılıklı saldırmazlık prensibi 3) Birbirinin iç işlerine müdahale etmemek 4) Eşitlik ve karşılıklı fayda 5) Barış içinde birlikte var olmak
  2. 1960'larda, Çin dış politikasında bu üçüncü dünya ögesinin belirginleşmesi sonucu, ülkenin dış propaganda medyasında Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerine yönelik yayınları artmıştır. Bu dönemde, Çin dış propagandasının merkez temasını üçüncü dünyadaki gerilla savaşları ve anti-emperyalist ulusal bağımsızlık mücadeleleri oluşturuyordu. Çin dış propaganda teşkilatının iki önemli kurumu olan "Foreign Languages Press" (Yabancı Dil Yayınları) ve Pekin Radyosu; Asya, Afrika ve Latin Amerika'da kullanılan yerel dillerdeki yayınlarını gözle görülür şekilde artırmıştır. Bununla birlikte Çin'in bu destekler sadece medya ile sınırlı kalmamış, kendine yakın bulduğu rejimlere maddi yardımlarda bulunmuştur. Bu politika uyarınca yeni bağımsız olan ülkelerde, özellikle de Afrika gibi teknolojik açıdan çok geri kalmış bölgelerde birçok altyapı projelerine imza atmıştır. Ayrıca öğrenci değişim programları oluşturulmuş, özellikle Afrika kıtasından birçok öğrencinin Çin'de yüksek öğrenim olanağına kavuşması sağlanmıştır.

Kaynakça

  1. 1 2 D. S. Ryabushkin, Мифы Даманского, Мoscova: АСТ, 2004, s. 151, 263-264.
  2. 1 2 Lorenz M. Lüthi, The Sino-Soviet Split: Cold War in the Communist World, (İngilizce) 2010, Princeton UP, s. 1, Erişim tarihi: 10 Nisan 2016.
  3. Kuisong, Y. The Sino-Soviet Alliance and Nationalism: A Contradiction, (İngilizce), 2005, Erişim tarihi: 10 Nisan 2016.
  4. Hacaoğlu, Y. Günümüzde Çin, Ufuk Ajansı Yayınları, No 3, Ankara, 1973, s. 137.
  5. Zhang, Shu Guang, "Constructing 'Peaceful coexistence': China's Diplomacy toward the Geneva and Bandung conferences, 1954-1955", Cold War History, Vol. 7, No. 4 2007, s. 509-528
  6. 1 2 Üngör, Ç. Çin ve Üçüncü Dünya, İstanbul: İÜSBF Dergisi, 2009.
  7. "赵九章与中国卫星". 中国科学院. 16 Ekim 2007. 14 Mart 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. https://web.archive.org/web/20080314030932/http://www.cas.ac.cn/html/Dir/2007/10/16/15/33/09.htm. Erişim tarihi: 10 Aralık 2016.
  8. 1 2 “Kağıttan Kaplan”, Papermoon ve Mao ile Kruşçof, 30 Mayıs 2016, Erişim tarihi: 30 Mayıs 2016.
  9. 1 2 Crankshaw, E. Khrushchev: A Career, 1966, Viking Adult Publisher, ISBN 0399132554
  10. Lenman B. P., Anderson, T. Chambers Dictionary of World History, Edinburgh, 2000, s. 769.
  11. "Instant Wisdom: Beyond the Little Red Book", (İngilizce) Time, 20 Eylül 1976.
  12. Robert Service, Comrades!: A History of World Communism, (İngilizce) Harvard Üniversitesi Yayınları, 2007, sayfa 321, ISBN 0-674-02530-X.
  13. Dikötter, Frank. Mao's Great Famine: The History of China's Most Devastating Catastrophe, 1958–62, Walker & Company, 2010. s.13. ISBN 0-8027-7768-6
  14. 1 2 Short, P. Mao Zedong Bir Yaşam, İthaki Yayınları, 2007, ISBN 9752733954
  15. 1 2 3 4 5 Armağanoğlu, Fahir. 20.Yüzyılın Siyasi Tarihi, Timaş Yayınları, 2015, ISBN 6050814132
  16. Çin Sovyet Kutuplaşması, Devrimci Hareket dergisi, Sayı 28, 2009, Erişim tarihi: 26 Eylül 2016.
  17. Hacaoğlu, Y. s. 139.
  18. Proposal Concerning the General Line of the International Communist Movement, Erişim tarihi: 15 Nisan 2016.
  19. SEVEN LETTERS EXCHANGED BETWEEN THE CENTRAL COMMITTEES OF THE COMMUNIST PARTY OF CHINA AND THE COMMUNIST PARTY OF THE SOVIET UNION, Erişim tarihi: 15 Nisan 2016.
  20. Hacaoğlu, Y. s. 138-139.
  21. The External Information and Cultural Relations Programs of the People's Republic of China, United States Information Agency, Research Service, 1973
  22. SSCB Çin’e nükleer saldırıdan vazgeçmiş!, CNN Türk, 14 Mayıs 2010, Erişim tarihi 19 Mayıs 2016.
  23. Muthiah Alagappa. Asian Security Practice: Material and Ideational Influences, (İngilizce) Stanford Universitesi Yayınları, 1998, s. 130. ISBN 0-8047-3348-1. Erişim tarihi: 11 Nisan 2016.
  24. Ekrem, H. Uzak Doğu-Pasifik Araştırmaları Masası, Erişim tarihi: 19 Mayıs 2016.
  25. Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, "Nikita Kruşçev", Anadolu Yayıncılık, 1983.
  26. Gottesman, E. Cambodia after the Khmer Rouge: Inside the Politics of Nation Building. New Haven: Yale University Press, 2003. ISBN 978-0-300-10513-1.
  27. Dickens, Mark. The Soviets in Xinjiang (1911-1949), (İngilizce) 1990, Erişim tarihi: 6 Temmuz 2016.
  28. Bovingdon, G. The Uyghurs: Strangers in their own land. Columbia University Press, 2010, s. 141-142
  29. Radio war aims at China Moslems, (İngilizce) The Montreal Gazette, 22 Eylül 1981, Erişim tarihi: 6 Temmuz 2016.
  30. Clarke, M. E. Xinjiang and China's Rise in Central Asia - A History, (İngilizce) Taylor & Francis, 2011, Erişim tarihi: 6 Temmuz 2016.
  31. Hacaoğlu, Y. s. 36-37.
  32. Hacaoğlu, Y, s. 37.
  33. Hacaoğlu, Y, s. 38.
  34. The Columbia Encyclopedia, Fifth Edition. Kolombiya Üniversitesi Yayınları, 1993. s. 696.
  35. Dictionary of Historical Terms, Chris Cook, editor. Peter Bedrick Books: New York, 1983 s. 188.
  36. Ekrem, Nuriye Hidayet. Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası, 1950-2000, ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayımları, Ankara, 2003.
  37. Tabak, H. Mao Devletinden Devlet Maosu’na: Çin Diş Politikasında Tarih ve Değişim, Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi, 2008, 1 (2), s. 63-76.
  38. Lankov, Andrei N., Crisis in North Korea: The Failure of De-Stalinisation, 1956, Honolulu, Hawaii University Press, 2004
  39. Martin, M.A. Cambodia: A Shattered Society. University of California, 1994. s 204.
  40. S. Frederick Starr. Xinjiang: China's Muslim Borderland, (İngilizce) s. 158., 2004 ISBN 0765613182. Erişim tarihi: 17 Nisan 2016.
  41. Shichor, Y. The great wall of steel: military and strategy in Xinjiang, (İngilizce) 2004.
  42. Kinsella, Warren. "Unholy Alliances", Lester Publishing, 1992.

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/12/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.