Said Nursi'nin düşünce yapısı ve eleştirisi

Bu maddenin veya bölümün özgün araştırma, doğrulanamaz veya yorumsal ifadeler içerdiği düşünülmektedir.
Lütfen yapılan iddiaları kontrol ederek ve yeni kaynaklar ekleyerek geliştirin. Özgün araştırmadan oluşmuş ifadeler kaldırılabilir.
Ayrıntılar maddenin tartışma sayfasında bulunabilir.

Said Nursi, klasik İslamcılara benzer şekilde Batı'dan bilimin alınması ancak Batılı yaşam tarzı ve Batı kültürünün reddedilmesi taraftarıdır. Ona göre mutlak adalet şeriatla mümkündür. "Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adâlet-i mahz ve fazilettir."[1] Said Nursî değişik yerlerde Komünizm ve Bolşevizm'in insanlık üzerindeki yıkımları üzerinde durur ve onları ahir zamanın büyük deccalı olarak niteler.[2][3]

Tarihçe-i Hayat'a göre Said Nursî Cumhuriyet öncesi ve sonrasında siyasi otoritelerle problemlidir. Cumhuriyete karşı olmamakla birlikte devrimler, özellikle de tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık kıyafet devrimi, ve şeriat kanunlarının ilgası anlamına gelen laikliğe karşı çıkmıştır.[4] Ahir zaman fitnesi olarak gördüğü bu durum karşısında imanı kuvvetlendirmeye dönük eserler yazmaya ve bu konuda çalışmaya yönelir.

Kimliği, misyonu ve metodu

Said Nursi'nin uğruna ömrünce mücadele ettiği inanca göre yaşadığımız devir ahirzamandır. Bu zamanda maddecilik ve materyalizm ön plana çıkmış, dinsizlik bilim ve Batı'yı da arkasına alarak güçlenmiş, inancı ve imanı zayıflatmıştır. Said Nursi'ya göre bu devirde en önemli görev imanı kurtarmaktır. Risalelerde "Ahirzamanın büyük mehdisi"nin üç görevi bulunur ve bunlardan birincisi ve en önemlisi olan iman kurtarma hizmetini Risale-i Nur'un manevi şahsiyeti yerine getirir.[5] Said Nursi'nin metodolojisi değişik ve güçlü anlatımlarla desteklenen mantıksal çıkarımlarla, dini inanç ve uygulamaların topluma benimsetilmesi yoludur. Ayrıca bunun diğer insanlara örnek teşkil edecek şekilde bizzat uygulanması ve bu uygulamadan en zor şartlarda bile vazgeçilmemesi diğer bir belirleyici unsurdur. Eserlerinde örneğin beş vakit namazdan bahsederken, bunun ne kadar gerekli, insani ve imani bir görev olduğu vurgulanırken, namazın şekli, miktarı, sayısı, ne kadar farz, ne kadar vacip ya da sünnet olduğu gibi ayrıntı ve tartışmalara ve özeleştiriye girilmez. Kendisinin ifade ettiği şekliyle dini konularda özeleştiriye yönelmek, fırtınalı bir gecede kale duvarlarında saldırganlara gedikler açmakla eşdeğerlidir. Bazı ilahiyatçılara göre Risale-i Nurlarda eleştiri ve seçicilikten uzak, hurafeli anlatımlar bulunur.[6][7]

Said Nursi risalelerinde sıklıkla zamanına uygun bilimsel deyim ve argümanlar kullanmakla birlikte, inanç konusunu da ilgilendiren bilimsel tartışmalara girmemeyi tercih etmiştir. Örneğin insanın ve canlıların evrimi konusu risalelerde tartışılmaz. Onun yerine yaratılışın hikmetleri, amaçları (gayelilik), güzellikleri, hesaplı, planlı, sanatkarane yaratılış gibi kavramlar üzerinden okuyucu Allah'a inanmaya davet edilir. Risale-i Nur okuyucuları kendisinin kullandığı bazı ifadeleri evrimi destekler[8] veya çürütür[9] şeklinde yorumlayabilmektedirler.

İnanç ve ideoloji

Risalelerin büyük bir kısmı iman üzerine yazıldığı halde, Said Nursi kader ve kaza gibi birkaç istisna dışında klasik kelam tartışmalarına girmez.

Said Nursi ayetlerde değişik mana tabakaları bulunduğunu ve herkesin kendi seviyesine göre bu ayetleri farklı şekilde anlayacağını söyler. Ayetleri anlamlandırmada cifr ve ebced kullanır. Bu yaklaşımlar kendisinin İslami ezoterizm (batınilik) ve hurifilik ile yakınlaştığı noktaları oluşturur.[10] Said Nursi bu yöntemleri Kur'an ve celcelutiye gibi kaynaklara uygulayarak bu kaynaklarda Risale-i Nur'lara ve cemaatine yönelik anlamlar, işaretler ve müjdeler bulunduğu inanç ve kanaatlerini ifade eder. Bu yaklaşımın bir diğer örneği ise, Yusuf Suresi'nde anlatılan, Yusuf'un rüyasında kendisine secde eden yıldızları Güneşin 12 gezegeni bulunduğu şeklinde yorumlamasıdır.[11]

Doğaüstücülük/ Gizem, şifa ve kehanet

Peygamberler tarihi, Ahmediyye, Muhammediyye gibi siyer ve megazi kaynaklarından alarak risalelerinde yer verdiği destansı unsurlarla süslenmiş mitolojik anlatılar inşikak-ı kamer mucizesini de anlattığı Mektubat'ta 19. mektup olan mucizat-ı Ahmediyye'de, Yunus, Eyyub ve benzeri peygamber kıssalarında görülür. Said Nursi bu anlatıları gerçek olaylar şeklinde anlar ve anlatır.

Said Nursi'nin deprem, sel, kuraklık gibi olaylara özel metafizik anlamlar atfetmesi; Bu olaylar ilahi emirle hareket eden Dünya'nın günahkarlara karşı harekete geçmesidir, örneğin ramazanda teravih vakti radyoda şarkı söyleyen kızlar gibi günah işleyen topluma bir ikaz ve cezadır. Risale-i Nur'da yer yer tekrarlanan anlatımlara göre depremlerin yeri ve zamanı Risale-i nur'un hizmetine ilişen zındık düşmanların günah olarak nitelenen engellemeleri ve nur hizmetine dönük komploları ile ilişkilidir.[12] Risale-i Nur, kendisine hizmet etmekte kusur edenlere nasıl tokat vuruyorsa; eksiksiz hizmet edenlere de olağanüstü yardımlarını göstermeyi biliyor; böylelerini, kazalardan belâlardan kurtarıyor. Çarşıda büyük bir yangın çıkıyor ve talebeleri; ‘Biz yanıyoruz, mahvoluyoruz!’ dediler. Yangının hücum ettiği mağazada; Risale-i Nur külliyatından Âyet-ül-Kübra vardı. Ben de Risale- i Nur’u ve Âyet-ül-Kübra adlı risaleyi şafaatçı kılıp; ‘Ya Rabbi kurtar!’ dedim. 3 saat o dehşetli yangın hücumuna devam etti. Bütün o büyük daireyi, altında ve bitişiğindeki dükkânların hepsini yaktı. Ama Risale-i Nur’un ve Âyet-ül-Kübra adlı bölümünün koruyuculuğunda olan mağazaya ilişmedi. Ve altındaki Risale-i Nur talebesinin dükkânına da dokunmadı. Bunun, Risale-i Nur’un ve Âyet’ül-Kübra adlı risalenin bir kerameti olduğuna hem ben, hem de bütün arkadaşlar kanaat getirdik…’[13]

Dualara yüklenen anlamlar, hayali kişilerle konuşmalar, zehirlenme iddiaları, beddua ve duaların çatışması sonucu islam düşmanına bedduanın işlememesi, nihayet 1938-39 yıllarında bu bedduanın kabul edilmesi.[14] Zeynelabidin rivayetiyle aktarılan cevşen duasıyla ilgili olarak Said Nursi şu ifadeyi kullanır:"Münâfık düşmanlarımın maddî ve manevî zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar..."[15]

Said Nursi, "Ümmetimden bir grup kıyamet kopuncaya kadar hak uğrunda mücadele etmeye devam edecek" [16][17][18][19] hadisini ebced hesabına tabî tutmuş ve kıyametin yaklaşık tarihini hesaplamıştır. Buna göre hadisin "Hatta ye'tiyellahu biemrihi - Kıyamet kopuncaya kadar" kısmının ebced hesabı, Hicri 1545, Miladi 2120 senesi olup, kopacak Kıyametin vaktine işaret etmektedir.[20][21]

Kadın ve tesettür

Nur risalelerinde kadınlar tesettür, miras gibi bahisler içerisinde ele alınır. Said Nursi’ye göre kadınlara mirastan erkeğin yarısı kadar pay verilmesi hak ve adalete uygundur. Kadınların fıtratı gereği örtünmeleri gerekir; “Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nispeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza mâruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın” Ancak taşralı ve soğuk memleketlerin kadınları bu hükmün dışında tutulabilirler. Çünkü onlar erkekleri tahrik etmezler.[22]

Risalelerde, şehirli kadınların köylü, bedevi kadınlar gibi açılamıyacağı, ifadelerinden [23] kendisinin şehirli kadınlar için, istisnası olmayan “mutlak hicap ve örtü ” şeklinde bir tesettür anlayışı olduğu sonucuna ulaşılabilir.

Cemaatin dualarında kadınlar, sabah-akşam üçer defa kendilerinden gelebilecek şer, fitne ve belalar dolayısıyla [24] Allah'a sığınma şeklinde görülür.

Milliyetçilik

Mektubat isimli kitabında milliyetini ve milliyetçilik görüşünü ifade eden sözleri: "Siz Türksünüz. Maşaallah, Türklerde her nevi ulema ve ehl-i kemal vardır. Said bir Kürttür. Milliyetinizden olmayan birisiyle teşrik-i mesai etmek hamiyet-i milliyeye münâfidir," sualine karşı cevabı, "Ey bedbaht mülhid. Ben felillahilhamd Müslümanım. Her zamanda kudsi milletimin üçyüz elli milyon efradı vardır. Böyle ebedî bir uhuvveti tesis eden ve dualarıyla bana yardım eden ve içinde Kürtlerin ekseriyet-i mutlakası bulunan üç yüz elli milyon kardeşi, unsuriyet ve menfi milliyet fikrine feda etmek ve o mübarek hadsiz kardeşlere bedel, Kürt namını taşıyan ve Kürt unsurundan addedilen mahdut birkaç dinsiz veya mezhepsiz bir mesleğe girenleri kazanmaktan yüz bin defa istiâze ediyorum. Ey mülhid! Senin gibi ahmaklar lâzım ki, Macar kâfirleri veyahut dinsiz olmuş ve frenkleşmiş birkaç Türkleri muvakkaten, dünyaca dahi faydasız uhuvvetini kazanmak için, üç yüz elli milyon hakikî, nuranî menfaattar bir cemaatin bâki uhuvvetlerini terk etsin."[25]

Politik tutum

Tarihçe-i Hayat'ta ifade edilen anlatımlara göre Said Nursi Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi, Cumhuriyet sonrasında da siyasi otoritelerle problemlidir. Diğer etkenlerin yanında, büyük bir öz güvenin eşlik ettiği bağımsız hareket etme, işbirliği ve ekip çalışmasına kapalı karakteri bu tutumun olası belirleyici etkenidir. Cumhuriyete karşı olmamakla birlikte devrimlere, özellikle de tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık kıyafet devrimi, ve şeriat kanunlarının ilgası anlamına gelen laiklik kendisinin öfkesini çekmektedir.[4] Ahir zaman fitnesi ve dini anlayışın zayıflaması olarak gördüğü bu gelişmelerle mücadele etmeyi görev edinir. Ancak O'na göre bu mücadele silahla değil, medeni bir araçla, ikna yoluyla yapılmalıdır.(Görsel kaynak ) Bunun için ayrıntılarla uğraşma yerine, dinin temeli olan iman konusuna eğilir ve imanı kuvvetlendirmeye dönük eserler yazmaya ve bu konuda çalışmaya yönelir. Said Nursi bu dönemde günlük siyasetten uzak kalmayı kendine ilke edinir.[26]

Medeniyet ve sosyal kavramlar

Medeniyet konusunda risalelerin pek çok yerinde Japonları Osmanlı'ya örnek göstermiştir. Bu konu hakkında Divan-ı Harbi Örfî eserinde şöyle yazmıştır: "Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lazımdır ki; onlar Avrupa'dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin maye-i bekası olan adat-ı milliyelerini muhafaza ettiler."

Said Nursi, kapitalizm ve sosyalizm olarak iki kola ayırdığı ve medeniyet-i sefihe olarak nitelediği medeniyete eleştiriler yöneltir ve onun insanlık ve Müslümanlar için ne kadar tehlikeli olduğunu anlatır. Tesettür bahsinde "Medeniyet-i sefihe ise, Kur'ân'ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtrî görmüyor, bir esarettir diyor."[27]
Said Nursi insanlığın beş devirden geçtiğini söyler; İlk devir "vahşet ve bedeviyet", ikincisi "memlukiyet devri", üçüncüsü "esir devri", dördüncüsü "ecir devri", beşincisi ise "malikiyet ve serbestiyet devri"dir.[28] İnsanlığın esirlik istemediğinden dolayı bunu kanıyla parçaladığını, şimdilik ecîr (ücretli) olduğunu ve bunun yükünü çektiğini ancak bunu da parçalayarak "malikiyet ve serbestiyet" devrini başlatacağını söyler.
Nursi'ye göre: "Sosyalizm, basit, sade bir hayatı takdim ediyor. Ona mukabil kimseyi dininden, imanından, namusundan büyük bir hisseyi feda etmeye mecbur etmediği gibi kimse de kendinden mecburiyet hissetmez." ve "Sosyalistlik desatiri, İslamiyetin esasatını bozamaz; Şu medeniyet-i sefihe bozuyor, hem çok pahalı düşüyor" dedikten sonra kapitalizmin pek çok aldatıcı ve teşvik edici vasıtalarla donandığını, cazibedar ve sihirli olduğundan dolayı din, namus ve fazilet karşılığında kendini sattığını, gösterişli bir hayatı gösterip takdim ettiğinden dinden, namustan ve faziletten fazla rüşvet aldığını söyler.[29] Nursi, sosyalizmi halkın medeniyeti olarak niteler ve bunun daha adaletli olduğunu, adalet-i halisenin ise İslamiyetten çıkıp ruha hayat verdiğini ifade eder. Ona göre mutlak adalet şeriatla mümkündür. "Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adâlet-i mahz ve fazilettir."[1] Bir başka ifadesi de Rus İhtilali'nde olduğu gibi bolşevizme dönüşen sosyalizmin yol açtığı yıkımlarla ilgilidir. Değişik yerlerde ahir zamanın büyük deccalı olarak nitelendirdiği komünizm ve Bolşevizm'in insanlık üzerindeki yıkımları ve dinsizliğin yayılmasına etkilerine işaret eder: "Şu asrın tâbiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya'yı zîr ü zeber edip..."[2][3]

Eleştiriler

İhsan Eliaçık’ın eleştirileri: “Risale-i Nur’da mitolojik anlatımlar çok fazla, peygamberimizin yapmadığı mucizeleri ona atfetmeler ve uydurma rivayetleri fazla sorgulamadan almalar var. ... Mesela Mektubatta, 19. Mektup. Nerdeyse 150 sayfaya yaklaşan bir bölüm burası. Peygamberimizin yüzlerce mucizesi olduğu anlatılıyor. Onların hiçbirinin aslı yok. Peygamberi kitlelere olağanüstü gösterme amaçlı anlatılmış rivayetler.”[30]

Sadettin Merdin’in eleştirileri: Said Nursi’nin Süfyan deccalı uydurması veya uydurma hadislerle yaratılan bu yapay karakteri[31] Atatürk ile özdeşleştirmesi,[32] risalelerinde akıl ve bilim dışı mitolojik unsurları ihtiva eden zayıf veya uydurma hadis ve rivayetleri hiçbir ayıklama yapmadan kullanması, kelamı kibar türünden bazı sözleri hadis zannetmesi, savunmacı İslam anlayışı. Ona göre; dünya kurulalı 5960 sene geçmiş olup, insanlığın ömrü 7000 yıl kadardır.[33] (bkn.Kıyamet Kamer suresi Süfyan Deccal)

Mustafa Sabri tarafından yazılan Nurculuk Hakkında adlı kitapta [34] Risalelerin içeriğinin Müslümanlık esaslarına göre dini ve ilmi kıymeti olmadığı ve Risale-i Nur'un ilhamla yazıldığı, müellifince gaybden ihtarlar alındığı, Kuran tefsirine mananın tahammül edemeyeceği tarzda batıni ve indi manalar verildiği ve ilmi değeri olmadığı, hatta sapkınlık olduğu eleştirileri yapılmıştır.[34][35] "Nurculukla Mücadele Komitesi" üyelerinden Neda Armaner, söz konusu kitab hakkında "27 Mayıs darbe hükümetinin emriyle ve sırf Nurculuk aleyhinde olsun diye öyle bir işin yapıldığını" ve "Diyanet tarafından çıkarılarak, ondan 10 yıl önce ölmüş bulunan Mustafa Sabri'nin eseri olarak piyasaya sürüldüğünü" ifade etmiştir.[36] Ancak kitap için Mustafa Sabri'nin yaptığı çalışmaların Diyanet işleri Başkanlığınca sonradan yayına hazırlanarak yayınlanmış olma olasılığı göz ardı edilemez.

Abdülaziz Bayındır’a göre Said Nursi’nin kendisi ve risaleleriyle ilgili eleştirileri: "Bütün ilimlerin daha çocukken bir gece rüyasına giren peygamber tarafından kendisine verildiği ve birkaç ayda üstad düzeyine çıkartıldığı, kendinden 150 sene önce ölen bir kişinin kendisine sarık ve cübbe gönderdiği, imam Ali’nin Risale-i Nur’un bölümlerine isim verdiği, Risale-i Nur’un arştaki yerinden iktibas edildiği ve yazdırıldığı, kendisine dünyanın başından sonuna kadar bütün ilimler ve sırların açıldığı ifadeleri ve 8 asır önce kendisi için Abdülkadir-i Geylani nin şiir yazması iddiaları. 1-Said Nursi’nin “birlik makamı”nı temsil ettiği, bu makamın yüceliğini Kutbu azam’ın bile kavrayamayabileceği iddiası, 2-“Âlemlere rahmet” “Nur elçisi” ve “bediüzzaman” tanımlamaları, 3- Darda kalanlara yardım ettiği iddiası, 4- Allah’ın isimlerini ve Kur’anı taşıma iddiaları, 5-Her devirde farklı kimlikle ortaya çıkma iddiası, 6-En büyük mürşid ve müceddit olduğu iddiası, 7-Ahir zaman’ın büyük Mehdiliği, 8-Mesihliği, kurtarıcılığı, şefaatçiliği [37][38]

Edip Yüksel Said Nursi'nin bilimsel metodolojiden uzak oluşuna ve bazı alanlarda bilimsel altyapısının yetersiz oluşuna vurgu yaptığı sert ifadeler içeren değerlendirmelerinde Said Nursi'nin gerçeküstücü eğilimlerinden ve psikolojik sorunlarından da bahsetmektedir.[39][40][41]

Tefsir eleştirileri

Kur'an merkezli islamı savunan Ali Umuc, cifr ve ebcedle yaptığı çıkarımları değerlendirirken bu türden yaklaşımların tarih boyunca sergilenen bir din istismarı olduğunu, Said Nursinin de din istismarı yaptığını iddia etmektedir.[42]

Arif Tekin'in eleştirileri Said Nursi'nin ayetlere olağanüstü anlamlar ve özellikler yüklemesi ile ilgilidir: "Kur'an'da Sebe' Suresinin 15. ayeti Sebelilerin evlerini anlatır. Said Nursi bu ayeti, ebced hesabını uygulayarak istanbul'un 1453'te fethedileceğine kanıt olarak göstermiştir. Al-i İmran154. ayetiyle ilgili olarak Said Nursi'nin sözleri: 'Allah öylesine adildir ki, bakın bir cümle oluştururken cansız olan harfler arasında bile eşitlikten vazgeçmiyor.' Kendisi burada öyle bir hesap yapıyor ki gerçekle hiç ilgisi yoktur. Kaldı ki, yaptığı hesap da yanlıştır. ... Yani diyelim 7 bin ayetten bir ayetteki harflerin sayısı tesadüfen eşit çıktı; bundan kalkıp olağanüstü bir anlam çıkarmak doğru olur mu?"[43]

Kaynakça

  1. 1 2 Divanı harbi örfi
  2. 1 2 Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, s.353
  3. 1 2 http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=882
  4. 1 2 http://www.fikirbahcesi.org/muceddidler/deccal-sufyan-ve-rejimi.html
  5. http://www.bediuzzamansaidnursi.org/merakedilenler/mehdi-ve-mehdiyet-ger%C3%A7e%C4%9Finin-risalelerdeki-a%C3%A7%C4%B1klamas%C4%B1
  6. http://www.yeniaktuel.com.tr/tur108,[email protected]
  7. http://fecr.de.tl/-R%26%23304%3BSALE_%26%23304%3B-NUR%26%238217%3BDAK%26%23304%3B-HURAFELER.htm
  8. http://www.saidnursi.de/risale-i-nur/mana-i-harfi/1204-evrim.html
  9. http://www.sorularlaevrim.com/icerik/bediuezzaman-said-nursi-hazretlerinin-evrim-ile-iglili-bir-goeruesue-var-midir
  10. http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/risale-i-nur-lar/risale-i-nurun-icyuezue/843-batiniyenin-ve-sianin-etkileri.html
  11. http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Enstitu&SubSection=EnstituSayfasi&Date=4/23/2000&TextID=152
  12. http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/risale-i-nur-lar/risale-i-nurun-icyuezue/683-nur-risaleleri-ve-depremler.html
  13. http://www.saadettinmerdin.com/genel/151-said-i-nursi.html
  14. http://www.risale-inur.org/18.htm
  15. http://www.scribd.com/doc/26592341/
  16. Buhari, İ'tisam:10
  17. Müslim, İman: 247
  18. İbni Mace, Mukaddime:1
  19. Tirmizi, Fiten: 51
  20. Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 23
  21. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, Gençlik Yayınları, s 164
  22. http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1420
  23. http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1422
  24. http://www.nurpenceresi.com/1143/aksam_namazi_tesbihati
  25. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, s.407-408
  26. http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Enstitu&SubSection=EnstituSayfasi&Date=6/2/2000&TextID=39
  27. Lemalar, Yirmi Dördüncü Lem'a, s.197
  28. Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, s.353
  29. "Sosyalistlik dinimize ilişe-mez ve dinimize zarar veremez. Hem bizi sosyalistliğe soka¬maz." ile "Komünist, dinsizlik cereyanı, yüzde otuz, kırk adama zarar verebilir." nasıl anlamalı?
  30. http://www.ihsaneliacik.com/2010/03/soylesi-haberaleminet.html
  31. http://www.scribd.com/doc/50047468/18/SLAM-DECCALI-HORASAN-TARAFINDAN-ZUHUR-EDECEK
  32. http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/nurculuk/yalanlar-1/146-ack-karalama-qsuefyan-ve-bir-islam-deccal-mustafa-kemalq.html
  33. http://19.org/tr/1990/said-nursi/
  34. 1 2 Nurculuk Hakkında. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı. 1964.Milli Kütüphane 1965 AD 95 yer numarasıyla kayıtlı
  35. Manaz, Abdullah. Dünyada ve Türkiye'de Siyasal İslamcılık. Ayraç. ISBN 975-8087-70-3.
  36. Neda Armaner röportaji: Benim fikirlerim kemikleşmiş, değişmez artık
  37. http://www.erdemyolu.com/coktanriciliksirk2/kur%E2%80%99an-isiginda-cemaatcilik-7-prof-abdulaziz-bayindir.html
  38. http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/saidinursi_gercegi/
  39. http://19.org/tr/2245/nurcular/
  40. http://19.org/tr/3785/said-nursi-2/
  41. http://19.org/tr/4150/tokat/
  42. http://www.aliumuc.com/?p=45
  43. http://www.tabularatalanayalanabalta.com/Arif%20Tekin.htm

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 7/28/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.